Kılıçdaroğlu’nun dört ayaklı stratejisi!

Napolyon’a atfedilen meşhur bir anekdot vardır: Bir muharebe kaybedilmiştir. Napolyon toplar komutanları ve sorar; “Neden kaybettik?” Sorumlu komutan söz alır; “Efendim muharebeyi kaybetmemizin beş nedeni var: Birincisi barutumuz bitti…”

Napolyon komutanın sözünü keser ve “Gerisini söylemenize gerek yok” der.

Kılıçdaroğlu, 11 Kasım günü Bursa’da sanayici ve iş adamlarıyla akşam yemeğinde buluştu ve “Elinizde bir strateji yoksa sorunu çözemezsiniz” diyerek başladığı konuşmasında, kendilerinin dört ayaklı bir stratejilerinin olduğunu söyledi ve başladı sıralamaya: “Birincisi demokrasi…”

İşte bu noktada aklımıza o meşhur anekdot geldi. 2022’nin Türkiye’sinde ekonomi başta olmak üzere Türkiye’nin yüzyüze olduğu sorunların çözümü için ortaya koyduğunuz stratejinin birinci ayağı olarak konuşmaya “demokrasi” diye başladığınız zaman, gerçekten de ondan sonra ne söylediğinizin fazla bir önemi yoktur.

Neden?

EMPERYALİZM

Türkiye gibi gelişmekte olan bir dünya ülkesinde, önünüzdeki temel sorunlar konusunda emperyalizmi görmeden edeceğiniz her söz eksiktir ve yanlıştır.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Atlantik kampına dahil oldu. ABD’nin “bizim oğlanlarının” 12 Eylül 1980’de yaptığı darbenin ardından ise neo liberal ekonomi politikaları, Batılı kapitalist merkezlerin (IMF, Dünya Bankası, Londra’nın ve Wall Street’in tefeci sermayesi) istediği biçimde dolu dizgin uygulamaya kondu. ABD’nin başında olduğu emperyalist kampın amacı, Cumhuriyet’in yarattığı ekonomiyi tasfiye ederek, toplumumuzu çürüterek, laik demokratik Cumhuriyet düşmanı tarikat ve cemaatleri canlandırıp iktidar koltuklarına oturtarak Milli Kurtuluş Savaşımız ve Cumhuriyet Devrimizin bu ülkede kendilerine kaybettirdikleri geri almaktı.

Yaşamakta olduğumuz Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizinin, komşularımıza yönelik emperyalist böl parçala siyasetinde taşeron rolleri üstlenerek sonuçta ülkemize yığılan 8 milyon mültecinin yarattığı sorunların, milletimizi bir arada tutan bağların tahrip edilmesiyle ortaya çıkan büyük toplumsal çözülmenin nedeni emperyalizme bağımlılıktır.

Bu temel gerçeği görmeden ve buna karşı biricik çözüm olan Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesinin gereklerini söylemeden çözüm adına söylediğiniz her söz boş laftır. Hatta boş laf olmasının ötesinde, asıl sorumlu gizlendiği için yaşanmakta olan sorunların daha ağırlaşmasına hizmet etmekten başka bir işe yaramaz.

Kılıçdaroğlu, “demokrasi”den sonra dört ayaklı stratejisinin diğer ayaklarını da sıralamış: “Üretim, sosyal devlet ve sürdürebilirlik…”

Konuşmasının bu kısmında da son ABD ve İngiltere gezilerinde ziyaret ettiği üniversiteleri, orada gördüklerini ballandıra ballandıra anlatarak, özetle Türkiye’nin orada gördüklerini örnek alması gerektiğini anlatmaya çalışmış…

Türkiye’nin bugün yaşadığı çıkmazın baş sorumlularının, örnek alınması gereken ülkeler olarak sunulmaları gerçekte Kılıçdaroğlu ve müttefiklerinin nerede durduklarını ve nasıl bir programı savunduklarını gösteriyor.

ABD ve İngiltere başta olmak üzere sayılan Batı ülkeleri, tarihlerinin en zor dönemlerinden geçiyorlar. Hepsi son yetmiş yılın en yüksek enflasyonunu yaşıyor, önlerinde ciddi bir resesyon tehlikesi var ve hayat şartları kötüleşen kitleler ayağa kalkıyor.

Batı dünyasının Dünya ekonomisinin ağırlık merkezini oluşturduğu dönem geride kaldı. Yeni buluşlara ilişkin patent başvurularında Çin, ABD’yi 2019 yılında geride bıraktı ve sonrasındaki yıllarda arayı giderek açıyor.

Bir yandan Türkiye’nin yaşadığı çıkmazın asıl sorumlusunu görmeyeceksiniz, diğer yandan bu sorumluyu örnek alınması gereken model olarak sunmaya devam edeceksiniz.

Sadece bu durum bile Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’nın neden bir çözüm olmadığının yeterli kanıtıdır.