Battı balık yan gider!

Halkımızın güzel özdeyişidir. İşlerin düzeleceğine dair bütün ümitler tükendikten sonra “koyuver gitsin, nasıl istiyorsan öyle davran” anlamındadır.
ABD’li yetkililerin son haftalarda izledikleri Türkiye politikasına bakınca insanın aklına bu özdeyiş geliyor.

Önce ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence; ABD’nin yapacağı hamlelerin “sonuçlarıyla yüzleşmeye hazır olun” tehdidini yaptı.

Arkasından Türkiye’nin İçişleri ve Adalet Bakanlarının ABD’ye girişleri yasaklandı ve bu ülkedeki mal varlıklarının dondurulduğu açıklandı.

ABD’nin, Türkiye ölçeğindeki bir devlete yönelttiği bu küstahça tehdit ve saldırılar, aslında, bu emperyalist devlet açısından Türkiye’nin kaybedilmiş olduğunun itirafından başka bir şey değildir.

ABD yönetimi adeta “Türkiye, nasıl olsa artık kaybedilmiş bir ülke, onun için herhangi bir ihtiyata artık gerek yok” tavrı içindedirler.

Veya bütün bu gelişmeleri şöyle de yorumlayabiliriz: Yıkılmakta olan kuvvetler önce akıllarını kaybederler. Nitekim ABD’nin son hamlelerinin de akılla bir ilişkisi yoktur.

Neler oldu?
Son günlerde iki önemli gelişme yaşandı:

Birinci olarak Türkiye, ABD’nin İran’a karşı açıkladığı yaptırımlara katılmayacağını açıkladı.

İkinci olarak BRICS zirvesine katılan Türkiye çok açık bir şekilde Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın belli başlı ülkelerinin üye olduğu bu topluluğa üye olma niyetini ilan etti.

Bu iki adım, deyim yerindeyse bardağı taşıran son damlalar oldu.

Öncesinde Türkiye’nin “Fırat kalkanı” ve Zeytin dalı” operasyonları, ABD’nin “kara gücü” PKK’nın hendeklere gömülmesi, FETÖ’cü darbe girişiminin bastırılması, Barzani’nin bağımsızlık hamlesinin Türkiye, İran ve Irak arasında yapılan işbirliği ile ezilmesi, Astana süreci ile Bölgenin kaderini belirleme inisiyatifinin 200 yıl sonra yeniden bölge ülkelerinin eline geçmesi, Rusya’dan S-400 savunma füzelerinin alınması, Çin ile varılan ortak yatırım anlaşmaları, Türkiye ile İran arasında milli paralarla ticaret yapılması gibi gelişmeler var.
Bütün bunlar Türkiye’nin arkada kalan 70 yıllık konumunu terk ettiğinin kanıtlarıdır.

Ok yaydan çıktı!

Şimdi Türkiye ne yapmalıdır?

Artık ok yaydan çıkmıştır. “Büyük müttefik”le arayı düzeltmeye çalışanların diyebiliriz ki artık yapacakları bir şey kalmamıştır.

Bu saatten sonra hiç kimse Türkiye’yi yeniden ABD’nin peşine takamaz.

Şimdi artık Türkiye’de yediden yetmişe kadar herkes, “Türkiye ile ABD stratejik müttefik değil, stratejik düşmandır” diyor.

PKK’nın arkasındaki güç olması, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimindeki rolü, Yunanistan ve İsrail’le birlikte Türkiye’ye silah doğrultması gibi etkenler deyim yerindeyse milleti uyandırmıştır.

Son yılların gelişmelerinin tekrar tekrar ortaya koyduğu gerçek; Amerikancı politikaların kaybetmeye mahkum olduğu bir iklime girdiğimizdir.
Amerika ancak Bölgeden tamamen çekilir, askeri faaliyetlerini sonlandırır, İsrail devletinin Siyonist yayılmacı politikalarına karşı tavır alırsa, Türkiye ile ilişkilerini yeniden normalleştirebilir.

Ama kısa vadede böyle bir gelişmenin yaşanmayacağını da söyleyebiliriz.

Politikalar, tedbirler

Türkiye açık ve net olmalıdır. İzlenmesi gereken politikalar ve alınması gereken tedbirler şunlardır.

  1. Türkiye misilleme hakkını kullanmalı, ABD’nin Türk Bakanlar ile ilgili kararına aynı şekilde cevap vermelidir.
  2. İncirlik üssü ABD uçaklarına hemen kapatılmalıdır.
  3. Ankara vakit geçirmeden Şam ile el sıkışmalıdır.
  4. Türkiye, komşuları başta olmak üzere Çin Rusya ve Hindistan gibi Asya’nın belli başlı güçleriyle ABD tehditlerine karşı kendini güvenceye alacak ittifak ve işbirliğini geliştirmelidir.
  5. Türkiye, ancak yeniden Atatürk’e sarılarak ve milletin bütün güçlerini birleştirerek altından kalkabileceği sorunlarla yüzyüze gelmiştir. İhtiyaç; Milli Birlik Hükümetidir.

3 Ağustos 2018