Mısır, Türkiye ile ilişkileri normalleştirme çalışmalarını dondurduğunu açıkladı. Bununla birlikte geçtiğimiz aylarda Suriye ile ilişkilerin düzeltileceği konusunda iktidar tarafından yapılan açıklamaların ve istihbarat örgütleri arasında başlatılan görüşmelerin de devamının gelmediğini görüyoruz.
Oysa bölgenin iki başka ülkesiyle olan ilişkilerin hızla ilerlediği gerçeği gözönüne alındığında Mısır ve Suriye’yle yaşanan tıkanıklığın nedeni daha da önem ve anlam kazanıyor.
İsrail ile ilişkiler deyim yerindeyse yağlı ballı. Ermenistan ile olan ilişkiler ise Soçi buluşmasında varılan mutabakatın gereklerinin hızla hayata geçirileceğini gösteriyor. Elbette Ermenistan ile ilişkilerin hızla düzelmesi Azerbaycan’ın da, Türkiye’nin de lehinedir. Burada önemli olan Ermenistan’ın 1993 öncesi sınırlarına dönmesidir ki bu da Karabağ savaşı ile fiilen sağlandı. Sahada olan gelişmelerin, Ermenistan tarafından masada da kabul edilmesi sonucunda, ilişkilerin normalleşmesinin önünde bir engel kalmamış oldu.
Ama İsrail’le ilişkilerin düzelmesi olayı Ermenistan ile olan ilişkilere benzemiyor. İsrail, Türkiye ile olan ilişkilerinin bozulmasına neden olan konuların hiçbirisinde geri adım atmış değil.
Filistin sorununda, Kudüs’ün başkent yapılması konusunda ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin “Mavi Vatan”ı üzerindeki hakları noktasında İsrail, eskiden nerede ise hala orada…
Bu durumda AKP’nin, Mısır ve Suriye ile ilişkilerin düzelmesi yolunda sözü edilmeye değer bir adım atmazken, İsrail’le başlattığı bu balayı döneminin arkasında başka nedenler aramak gerekir.
Ve bu “neden”; Atlantik ötesindedir.
SURİYE VE MISIR’IN ÖNEMİ
Mısır tam olarak öyle değil ama Suriye ile ilişkiler, sadece bu devlet ile olan ilişkilerden ibaret değildir. Suriye ile ilişki, Rusya ile olan ilişkidir, İran ile olan ilişkidir.
Türkiye, Ukrayna-Rusya çatışmasında taraf olmadı. Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunun yaptığı gibi ABD’nin kuyruğuna takılmadı ve iyi yaptı.
İktidardaki Parti olarak AKP, doğal olarak bu doğru tutumun olumlu sonuçlarını da almaya başladı. Rusya’nın, Türkiye’yi doğalgaz dağıtım merkezi yapma ve doğalgaz fiyatlarının da Türkiye’de belirlenmesi önerisi, Karadeniz-Türkiye hattı üzerinden hayata geçirilen “Tahıl Koridoru”nun açılmasında Türkiye’nin oynadığı olumlu rol, yaz sezonunda Rus turistlerin Türkiye’yi seçmelerinin ekonomik katkısı vb. vb.
Ama bütün bu olumluluklar, AKP’nin dış politikada bugüne kadar izlediği Abdülhamit çizgisini değiştirdiğini göstermiyor. Erdoğan’ın “Türkiye Yüzyılı” konuşmasında da vurguladığı üzere bu partinin dış politikası hala “Yüzümüzü hem Batı’ya hem Doğu’ya döneceğiz” şeklindedir.
Suriye ve Mısır politikalarındaki tıkanıklarının nedenini işte bu, “hem Batı’yı, hem Doğu’yu idare etme” politikasında aramak gerekir.
İLİŞKİLERDE ABD PARMAĞI
Türkiye’nin Suriye’de kalmasını ABD istiyor. Çünkü Suriye’de kalmaya devam etmek demek, Şam ile anlaşmanın ertelenmesinden başka anlama gelmez. Onun için ABD’nin en istemediği durum budur; yani Ankara’nın Şam ile anlaşması!
Çünkü Şam ile anlaşmamak demek, Fırat’ın doğusundaki ABD varlığının devam etmesi ve ABD’nin burada PKK eliyle bir devlet kurabilme ümidinin sürmesi demektir.
Onun için Suriye ile olan ilişkilerde yaşanan ayak sürümelerin ardında ABD parmağı aramak son derece gerçekçidir.
Aynı şekilde Mısır ile olan ilişkilerin normalleşmesi, Doğu Akdeniz’deki yetki alanlarının paylaşımı konusunda, Yunanistan veya daha doğrusu ABD ve İsrail ile yaşanan anlaşmazlığın çözümünde Türkiye’nin çok güçlü bir müttefik kazanması demektir. Çünkü Mısır da sadece Mısır değildir. Mısır, Arap Birliği’nin en güçlü ülkesidir ve izlediği politikayla Arap dünyasının büyük kısmını yönlendirebilmektedir.
Onun için Türkiye-Mısır ilişkilerinin düzelmesini istemeyenlerin en başında ABD ve İsrail’in gelmesi son derece doğaldır.
Bütün bu olumsuzluklara bir de AKP iktidarının Müslüman Kardeşler olan ilişkisini eklemek gerekir. Mevlut Çavuşoğlu’nun İhvan liderlerini Suriye’nin meşru Hükümeti olarak lanse edip birlikte kameraların karşısına geçmelerinin üzerinden henüz altı ay bile geçmedi. Son olarak bilindiği üzere Türkiye, Gaziantep’te ÖSO temsilcileriyle yaptığı toplantıda, bu İhvancı askeri yapılanmayı düzenli orduya dönüştürme niyetini bir kez daha açıkladı. Elbette bütün bu tavırlar güvensizlik nedenidir. Ve işlerin neden ilerlemediğinin açıklamasıdır.
Bir kez daha yinelemekte yarar vardır. Suriye en başta olmak üzere, Mısır ve diğer komşularımızla ilişkilerin hızla iyileştirilmesi, Türkiye’nin güvenlik sorunu başta olmak üzere ekonomik kriz, sığınmacılar sorunu gibi en önemli sorunlarının çözüm yoluna girmesi demektir.
Suriye ile iyi komşuluk ilişkileri ise Batı Asya Birliği kapısını açmanın altın anahtarıdır. Türkiye’nin de içinde olduğu Batı Asya Birliği, 21. Yüzyılın çok kutuplu dünyasına damgasını vuracak en önemli aktörün sahnedeki yerini alması anlamına gelecektir.
Türkiye 21. yüzyılı kendi lehine en iyi şekilde, ancak Batı Asya Birliği’ne giden yolu açarak değerlendirebilir. O yola giden kapının anahtarı da öyle görünüyor ki şimdi Şam ve Kahire’de bulunuyor.