Avrupa ve Devrim

Ukrayna krizinin ardından Avrupa’da yaşanan bazı gelişmeleri hatırlayalım:

Avrupa Birliği üyesi Macaristan daha ilk baştan itibaren “Ukrayna savaşı benim savaşım değil” dedi ve en başından beri Avrupa Birliği üyesi ülkelerden farklı bir tavır aldı. Rusya ile ilişkilerini hiçbir şey olmamış gibi sürdürdü.

Şimdi de Bulgaristan Avrupa Birliği’nin Rusya politikalarından ayrılma sinyalleri veriyor.

İngiltere ve İtalya’da yönetimler değişti. Almanya ve Fransa başta olmak üzere diğer ülkelerde de siyasi istikrarsızlık emareleri çoğalıyor.

Son olarak Çekya’da halk, “Ukrayna savaşı bizim savaşımız değil” diyerek sokaklara döküldü.

Benzer gelişmelerin önümüzdeki aylar içinde daha da yoğunlaşacağını söyleyebiliriz.

DEVRİMLER NE ZAMAN OLUR?

Ülkelerin büyük yoksulluk ve gerilik içinde olması, o ülkede büyük değişiklikler olacağı anlamına gelmez.

Ama bir halk, alışmış olduğu yaşam standardını çok hızlı bir şekilde kaybederse, o halkın, kaybettiğini geri almak için harekete geçtiğinin tarihte bolca örnekleri sayılabilir.

Veya bir halk, yüzyıllardır insanca yaşama yolunda büyük fedakarlıklarla elde ettiği mevzileri kaybettiğinde tepkisi çok sert olabiliyor.

1789’taki büyük demokratik devrimin Fransa’da gerçekleşmesinin arkasında, bu ülkenin 1643 – 1715 tarihleri arasında hüküm süren “Güneş Kral” 14. Lui döneminde, Avrupa’nın en güçlü ülkesi olmasının (her bakımdan) sonrasında, bu konumunu İngiltere’ye kaptırmasının payı vardır.

Tarihin ilk milli kurtuluş savaşının Türkler tarafından verilmesinin arkasında, tarihi boyunca hep bağımsız yaşamış bir millete, sömürgecilik boyunduruğu vurulmak istenmesi yatmaktadır.

20. yüzyılın en büyük devrimlerinden birinin Çin’de gerçekleşmesinde de nesnel olarak benzer bir durum vardır. 18. Yüzyılın başında dünyanın en büyük ekonomisi olan Çin’in, yüzyılın sonrasında Dünya ekonomisinin ancak yüzde 1’i kadar bir seviyeye geriletilmesine karşı isyan ve devrim gerçekleşmiştir.

Örnekler çoğaltılabilir.

AVRUPA’DA NE OLUYOR?

Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından hızla toparlandı ve sosyal devlet uygulamalarıyla büyük bir gelişme ve refah dönemi yaşadı.

Şimdi, Ukrayna Savaşı ile birlikte alışmış olduğu hayat seviyesinden hızla geriye doğru gidişin işaretleri ortaya çıkınca bütün kıta boyunca huzursuzluklar da artıyor.

Doğal gaz fiyatları, Ukrayna krizi başladığından bu yana yüzde otuz arttı. Sanayinin önemli ölçüde Rusya’dan gelen doğal gaz ve petrole bağımlı olduğu koşullarda, fiyatların daha da artması kaçınılmazdır.

ABD’nin peşine takılarak Rusya’ya karşı ambargo seferberliğine katılan Avrupa, şimdi zor durumda. Ambargodan Rusya değil; Avrupa ve Amerika zarar gördü. Çünkü Dünya artık eski Dünya değil. Güç dengeleri değişmiştir.

Avrupa ve ABD’deki çeşitli kuruluşlar peşpeşe Avrupa’yı bekleyen derinleşecek kriz üzerine raporlar yayınlıyorlar. Son olarak ABD’li kredi değerlendirme kuruluşu Goldman Sachs Avrupa’yı büyük bir krizin beklediği uyarısını yaptı.

NE OLABİLİR?

Bütün bu gelişmeler, Avrupalıların 70 yıldır alışmış oldukları refah toplumu seviyesinden keskin bir gerileye doğru gitme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

Ve bu durumda, Avrupa’nın aynı zamanda önümüzdeki dönemde, büyük toplumsal hareketlere ve dönüşümlere sahne olmaya aday olduğunu da söyleyebiliriz.

Bu toplumsal ve siyasal hareketlilik nereye kadar varabilir şimdiden kesin bir şeyler söylemek mümkün değil.

Ama değişen güç dengeleri sonunda Avrasya kıtasının bir parçası olan Avrupa’nın, kuzu kuzu ABD’nin peşinden gitmeye son vereceğini, Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS’in merkezinde olacağı “Yeni Dünya” ile daha uyumlu ilişkiler içine gireceğini söylemek herhalde kehanet olmayacaktır.