Dünyanın zenginleri her yıl Davos’ta “Dünya Ekonomik Forumu”nda bir araya gelirler ve gündemlerindeki konularla ilgili olarak görüşlerini açıklar, vermek istedikleri mesajları verirler.
Bu yıl doğal olarak Rusya – Ukrayna Savaşı, Batı dünyasının Rusya’ya yönelik topyekûn ambargo ve tecrit politikası, 22 – 26 Mayıs tarihleri arasında toplanan Forum’un gündeminde ilk sırayı işgal etti. Katılımcılardan özellikle iki kişinin yaptığı açıklamalar ise öne çıktı.
George Soros, Batı’nın halihazırda uyguladığı politikayı savundu ve Rusya’ya yönelik tecridin daha da derinleştirilmesi gerektiğini söyledi. Bilindiği üzere ABD ve İngiltere bu politikayı ellerinden geldiğince zaten uyguluyorlar. Ve Kapitalist Batı dünyasının büyük çoğunluğunu, en azından bugüne kadar peşlerine takmayı da başardılar.
İlginç olan ABD Başkanının 1969 – 75 yılları arasında Ulusal Güvenlik Danışmanı, 1973 ve 1977 yıllarında ise Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Henry Kissinger’ın söyledikleridir.
Henry Kissinger’in kariyeri, sadece yukarda belirttiğimiz dönemlerdeki görevlerinden ibaret değildir. Kissinger, son yarım yüzyıl içinde ABD’nin en önemli politika yapıcıları arasındadır. Onun için telekonferans yöntemiyle Davos’ta yaptığı konuşma verdiği mesajlar herkes tarafından ciddiye alındı.
Ama Batı’nın bugüne kadar uyguladığı politikadan farklı şeyler söylediği için de sert saldırıların hedefi oldu.
KİSSİNGER NE SÖYLEDİ?
Önce Kissinger’in konuşmasından bazı önemli noktaları aktaralım:
“Batı’nın Rus güçlerini Ukrayna’da yenilgiye uğratma çabaları, Avrupa’nın uzun vadeli istikrarı için feci sonuçlar doğurabilir.”
“Batı’nın, anın havasına kapılıp Rusya’nın Avrupa güç dengesindeki yerini unutması ölümcül olacaktır.”
“Müzakereler, üstesinden kolayca gelinemeyecek karışıklıklar ve gerilimler yaratmadan, önümüzdeki iki ay içinde başlamalı. İdeal sonuç, Ukrayna’nın tarafsız devlet olarak, Rusya ile Avrupa arasında köprü konumlanması olabilir. Bu noktadan sonra savaşı sürdürmek, Ukrayna’nın özgürlüğü ile ilgili değil, Rusya’ya karşı başlatılan yeni bir savaşla ilgili olacaktır.”
Kırım ve Donbass ile ilgili olarak Rusya’nın görüşlerinin kabul edilmesini de isteyen Kissinger’in bu son derece önemli sözlerini, Batı için asıl “tehlike”nin ne olacağına ilişkin tespiti ile tamamlayalım:
“Avrupalı liderler… Rusya’yı Çin ile kalıcı bir ittifakın içine sokmamalıdır.”
GERÇEKLER
Türkiye’de televizyonlarda, Ukrayna – Rusya savaşı konusunda konuşan “uzmanlar”, Batı’nın psikolojik savaş merkezlerinde üretilen yalanları dillendirerek Rusya’nın ne kadar zor duruma düştüğünü anlatıp duruyorlar.
Gerçekte ne olup bittiğini anlamak için “uzman” olmaya gerek yok. Savaşla birlikte ortaya çıkan bazı verileri gözönüne almak, doğruyu görmek için yeterlidir. Bu veriler şunlardır:
- Savaş başladıktan sonra bütün Batılı ülkelerde enflasyon yükselişe geçti. Hemen hemen bütün devletler faizleri artırarak enflasyonu kontrol altına almaya çalışıyorlar. Rusya’da ise tam tersine enflasyon düşük ve Hükümet geçenlerde faizleri düşürdü.
- Hammade ve enerji tedarikinde yaşanan sıkıntılar, Batı ekonomileri için ayrı bir alarm nedeni.
- Ruble, Dolar ve Euro karşısında değer kazanmaya devam ediyor.
- Askeri olarak ise Rusya, Kırım’a civar bölgelerde ve Donbass’ta hedeflediği sınırlara ulaşmış durumda. Ve Rusya’nın savaşın başladığı ilk günden itibaren sadece askeri hedefleri vurmada gösterdiği özen, inisiyatifin kimde olduğunu gösteren en önemli veri.
- Çin, Hindistan, İran ve Türkiye başta olmak üzere Batı dünyası dışında kalan hemen hemen bütün ülkeler, ya açıkça Rusya’nın yanında tavır aldı ya da en azından Türkiye gibi Batı’nın “haçlı saferi”ne katılmadı.
YENİ DÜNYA’NIN GERÇEKLERİ
İşte Kissinger bütün bu gerçekleri gördüğü için eğer Rusya ile bir anlaşma olmazsa bu Batı için, “feci sonuçlar” doğuracak ve “ölümcül olacaktır” diyor.
Ve çöküş sürecindeki Batı uygarlığının miyop yöneticilerinin görmediği asıl tehlikeye dikkat çekiyor: “Aman Rusya ile Çin kalıcı bir ittifak yapmasın!”
İşte Kissinger’in görmek istemediği gerçeğin diğer kısmı da tam da bu noktada olan gelişmelerdir.
1995 yılından bu yana adım adım gelişen Şanghay İşbirliği Örgütü olgusu, Çin’in dünyanın en büyük ekonomisi olarak Rusya için sahip olduğu hayati önem, ABD’nin hem Rusya’ya hem Çin’e yönelik olarak gerçekleştirdiği askeri yığınak vb. iki ülkeye de “kalıcı bir ittifak” dışında bir seçenek bırakmıyor.