CHP Genel Başkanı 28 Şubat günü 28 türbanlı kadın (duyuru, bu şekilde yapıldı ama Kılıçdaroğlu’nun türbanlı kadınla toplantısı 27 Şubat günü oldu) ile bir araya gelerek, “helalleşme” adını verdiği projesini hayata geçirme yolunda yeni bir adım attı.
İşin çarpıcı yanı; Kılıçdaroğlu’nun türbanlılarla “helalleştiği” gün, bundan 25 yıl kadar önce devletin yasalar çerçevesinde kendilerine verdiği görevin gereğini yaptıkları için yaşı 90’a dayanmış 14 emekli general ve amiralin altı aydır hapiste olmalarıydı.
Bu tablo Kılıçdaroğlu’nun helalleşme eyleminin, aynı zamanda bu emekli askerlere verilen cezayı onayladığı anlamına geldiğini de gösterir.
Ömrünü, gerektiğinde canını feda etme kararlılığı ile ülkesine hizmet etmekle geçirmiş generallerin yaşama hakkı yok! Ama türbanı, ortaçağ özlemcisi Siyasal İslamcı bir iktidarı gerçekleştirmek için bir araç olarak kullananlarla “helalleşme!”
CHP’nin içinde bulunduğu içler acısı durumun fotoğrafı budur!
Özgür kadından köle kadına
Türkiye, Cumhuriyet Devrimi ve bu Devrimin en önemli ayaklarından biri olan laiklik uygulaması ile Ortaçağ’ın çarşaf ve kafes arkasına kapattığı kadını özgürleştirdi, özgür yurttaş yaptı.
Türbanı bayrak yapanlar ise kadını yeniden Ortaçağ karanlığına geri döndürmek niyetindeler.
Kadın; düşünen, üreten ve yaratan bir birey olarak erkek ile eşittir. Türbandan başlayarak kadını yeniden kafes ardına gizlemeye çabalayanlar ise onu sadece bir cinsel obje olarak görüyorlar.
Türban olayı, ‘isteyen, istediği gibi giyinsin’ denerek bir özgürlük konusu olarak ele alınamaz. Gerek tarihte gerekse bugün; türban takmak, çarşafa girmek vb uygulamalarla kadını ikinci plana atan adımları savunanlar; iktidar olduklarında, yeterli güce ulaştıklarında, en başta, kadının istediği gibi giyinme özgürlüğünü ortadan kaldırdılar.
Son yarım yüzyıl içinde bir çok İslam ülkesinde bunun çok sayıda örneğini yaşadık. Onun için türban bir özgürlük sorunu değil, tam tersine en başta onu gönüllü olarak savunan kadını toplumda geri plana iter, arkasından buna direnen bütün kadınları zorla ve her türlü Ortaçağ’a ait baskı yönetimini kullanarak dünyayı onlar için zindana çevirir.
Onun için türban özgürlüğün değil baskının, zulmün sembolüdür.
Cemaat ve tarikatlara yaranma çabası
Kılıçdaroğlu’nun, türbanlılarla helalleşme eylemiyle kime mesaj verdiği önemlidir.
Bilindiği üzere Türban, Siyasal İslamcıların bir istismar aracı olarak 1970’li yıllarla birlikte Türkiye gündemine girdi. Daha öncesinde Türklerin İslamiyetle tanıştığı 8. Yüzyıldan bu yana geçen 1300 yıl boyunca türban yoktu.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi uyarınca desteklenen ve palazlandırılan cemaat ve tarikatlar, dini siyasete alet etme uğraşılarında türbanı son derece elverişli bir “araç” olarak gördüler.
Amerikancı 12 Eylül rejimi, ülkenin bağımsızlıkçı ve devrimci birikimi üzerinden silindir gibi geçince meydan cemaat ve tarikatlara kaldı. Sistem partilerinin oy hesaplarıyla bu yapılarla uzlaşması sonucunda bugünkü noktaya kadar gelindi.
28 Şubat dönemindeki kısa süreli Cumhuriyet Devrimi Kanunları’nı uygulama çabası yeterli olmadı. ABD ile uzlaşma, çok geçmeden cemaat ve tarikatların çok daha güçlü olarak yeniden geri gelmesi ile sonuçlandı.
AKP iktidarı bir tarikatlar koalisyonudur. Devleti dini esaslara göre yönetme hedefini gizlemeyen AKP, bu hedefine ulaşma yolunda Türbanı sonuna kadar kullandı ve kullanmaya devam ediyor.
Eylemin gerçek amacı
Önemli olan nokta şudur: Bugün AKP’nin karşısında CHP ve Millet İttifakı’na destek veren kitlenin küçümsenmeyecek bir kısmı, laikliğin tehlikede olduğu gerekçesini ileri sürer.
Siyasal İslam’ın iktidara yürümede kullandığı en önemli aracın meşrulaşmasında AKP ile yarışan Millet İttifakı veya CHP; laikliği nasıl savunacaktır? Böyle bir çabada samimiyet var mıdır?
Tarikat ve Cemaat örgütlenmesine karşı tek bir söz söylemeyen, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar ülkesi olamaz” sözünü ağzına bile almayanların laiklik savunusu sahtedir.
28 Şubat konusunda bir çok şey söylenebilir. Ama Türkiye’nin 28 Şubat süreci ile ilgili olarak yapılabilecek en doğru tespit, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından adım adım aşındırılan laikliğe yeniden dönüş çabası olduğudur.
Kılıçdaroğlu’nun şimdi tam da 28 Şubat günü 28 türbanlı kadınla buluşması aslında “Ben Cumhuriyetin laikliğine karşı tarikat ve cemaatlerle birlikteyim” mesajını vermekten başka anlama gelmez.