AKP Genel Başkan yardımcısı Numan Kurtulmuş, Milliyet’ten Abdullah Karakuş’a verdiği röportajda (2 Ağustos 2021), son günlerdeki yoğun Afganlı girişi nedeniyle ülke gündemini işgal eden mülteciler sorunu ile ilgili olarak; “Türkiye için stratejik kazanım olarak görüp yolumuza devam etmenin daha doğru olduğu kanaatindeyim” şeklinde konuştu.
Numan Kurtulmuş son derece açık sözlü. Türkiye’de bugün toplam nüfusumuzun yüzde 10’una yaklaşan mülteci varlığını açıklayan yaklaşım budur.
AKP’nin bu politikası bilindiği gibi yeni değildir. 2011 yılında Suriye’de ilk terör faaliyetlerin başlamasıyla birlikte, Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye gelmesi teşvik edilmiş, ortada daha hiç mülteci yokken kamplar inşa edilmiş ve çeşitli vaatlerle Suriyeliler bu mülteci kamplarına davet edilmişti.
O zaman amaç farklıydı. Türkiye’de toplanacak mülteciler vasıtasıyla, bir yandan dünya ölçeğinde rejimin, Suriyelileri kendi vatanlarında barınamaz hale getirdiğinin propagandası yapılacaktı. (Hatırlanacaktır; 2011 yılının yaz aylarında Holivud yıldızı Angelina Jolie, CİA’nın propaganda faaliyeti çerçevesinde Hatay’daki mülteci kampına getirilmiş ve ziyaretin görüntüleri bütün dünyaya servis edilmişti) diğer yandan ise bu kamplar Esat yönetimini devirmek için yapılan saldırılarda destek üsleri olarak kullanılacaktı.
ABD emperyalizminin İsrail Siyonizmiyle birlikte örgütleyip silahlandırdıkları, Suudiler ve Körfez emirliklerinin parasıyla finanse ettikleri, Türkiye’deki BOP eşbaşkanlığının ise her türlü yardım ve yataklık hizmetini gördüğü şeriatçı terör örgütleri, amaçlarına ulaşamadılar. Suriye halkı ve Hükümeti kahramanca direndi ve sonunda kazandı. Buna bağlı olarak AKP Hükümetinin mültecilere bakışı da değişti.
Sorun mu, “Allah’ın lütfu” mu?
Suriye hayalleri suya düşünce AKP İktidarı, Türkiye’ye sığınmış olan milyonlarca sığınmacıya iç politikada kullanabileceği unsurlar olarak bakmaya başladı. Beş milyonun üzerindeki Suriyeliye ek olarak Afganistan ve Somali başta olmak üzere diğer Müslüman ülkelerden gelen ve gelmeye devam etmekte olan mülteciler; gerçekte AKP’nin önümüzdeki seçimlere yönelik planının bir parçası olarak önümüzdedir.
Son günlerde deyim yerindeyse elini kolunu sallaya sallaya hergün yüzlerce ve binlerce Afganlı Türkiye’ye giriş yapıyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanmayan bir durum ile karşı karşıyayız. Ve bu girişlerin 14 Haziran’daki Biden – Erdoğan görüşmesinden hemen sonra başlaması ise akıllara, doğal olarak söz konusu görüşmede bu konuda ABD ile bir anlaşmaya varıldığını getiriyor.
Başlıbaşına bu durum bile üzerinde durulması gereken bir milli güvenlik konusudur.
Ekonomik kriz içinde olan ve yüzde 20’nin üzerindeki işsiz kitlesiyle Türkiye’nin sırtına 6 – 7 milyonluk mülteci yükünü yıkmak, başlıbaşına büyük bir sorundur. Ama Numan Kurtulmuş’un sözlerinden de anlaşılacağı üzere AKP bunu bir sorun olarak değil, tam tersine Allah’ın bir lütfu olarak görüyor.
Türkiye’ye gelen Mültecilerin büyük çoğunluğu, terör örgütleriyle bir şekilde ilişkili oldukları ve Suriye’de çeşitli terör eylemlerine karıştıkları için geri dönmeyi düşünmeyen kişiler. 10 yılın ardından büyük çoğunluğu bir biçimde kendilerine Türkiye’de yeni bir hayat kurmuş durumdalar.
Son zamanlarda yoğun olarak Türkiye’ye giriş yapan Afganlılar ise arkada kalan 20 yılda ABD işgalcileri ile birlikte Taleban’a karşı savaşmış olanlar. ABD’nin askerlerini çekmesinden sonra ülkeye hakim olacak Taleban rejiminde kendilerini bekleyen kaçınılmaz sondan kaçıyorlar.
Suriyelilere yoğun bir şekilde TC vatandaşlığı verildiği biliniyor. Bu rakam bugün için yüzbinlerle ifade edilebilir. Seçimlere daha iki yıl var. Vatandaşlık verme işlemi şimdiye kadar olan hızla devam ederse yaklaşık bir, bir buçuk mülteciye vatandaşlık verilmiş olacak.
Numan Kurtulmuş’un “stratejik kazanım” sözlerinden AKP’nin artık “vatandaş” olan mültecilere potansiyel oy deposu olarak baktığını söyleyebiliriz. Kamuoyu yoklamalarında hızla oy kaybettiği anlaşılan AKP’nin, yeni “vatandaşların” desteği ile açığını kapatmak peşinde olduğu görülüyor.
Dönüşü olmayan yol
Ama bu yanlış bir hesaptır. Mülteciler konusu, toplumun giderek daha da hassas olduğu, tepki gösterdiği bir soruna dönüşmüştür. İşsizliğin yaygın olduğu bir ülkede, insanların ekmeğine ortak olan yabancıya tepki göstermesi kaçınılmazdır.
AKP, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”tadır. “Mülteci vatandaş”lardan gelecek her oyun, daha önceden AKP’yi desteklemiş en az iki vatandaşın desteğini geri çekmesine yol açacağını söyleyebiliriz.
AKP dönüşü olmayan bir yola girmiştir.
Korona salgını ile mücadelede yaşanan sorunlar, Tamamen AKP’nin izlediği yanlış politikanın sonucu olan mülteciler konusu, Orman yangınlarına karşı mücadeledeki büyük yanlışlar, Sedat Peker’in açıklamalarının ortaya koyduğu Mafyokrasi gerçeği, mezhepçi saplantıların belirlediği Suriye politikası, Dış politikada ABD ve Rusya’yı birbirine karşı kullanabileceğini zan eden yaklaşımlar vb. vb… Bütün bunlar “dönüşü olmayan yol”un rotasını belirliyor.