ABD yıllardır bağıra bağıra Türkiye’yi düşman ülke olarak gördüğünü her vesileyle ilan edip duruyor.
Dört bir yandan Türkiye’yi kuşatıyor ve bir savaşa hazırlandığının sinyallerini sürekli olarak veriyor. Böyle bir savaşı gerçekten göze alıp almayacağı bir yana, yapılan hazırlıklara bakmak ve emperyalist saldırganlığa karşı gereken tedbirleri almak gerektiği açıktır.
Son üç yıl içinde Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve İsrail’le birlikte gerçekleştirilen ve Türkiye’yi hedef alan “Nemesis”, “Noble Dina” gibi tatbikatları bir yana bırakalım. Son altı ay içinde Batı Trakya’da ABD ile Yunanistan’ın birlikte gerçekleştirdikleri iki askeri tatbikat yeterince uyarıcı değil mi?
Sınırımızın hemen dibindeki ilk tatbikat 14 – 18 Eylül 2020 tarihlerinde gerçekleşti. İkinci tatbikatın hazırlıkları Şubat ayı sonunda başladı. Aralarında Apaçi saldırı helikopterinin de olduğu 150 ABD savaş helikopteri, 1500 kadar zırhlı araçla birlikte sınırımızdan 20 km uzaklıktaki Dedeağaç’ta bulunan askeri üsse geldi. “Defender Europe 2021” (Avrupa savunması 2021) adı verilen tatbikatın kime karşı yapıldığı belli.
Avrupa’yı Türkiye’ye karşı savunacaklarmış(!)
Daha önemlisi aynı günlerde Yunanistan basınında yer alan, ABD’nin Yunanistan’dan 20’den fazla askeri üs istediği yolundaki haberlerdir. Girit adası ve Dedeağaç’ta bulunan üslere ek olarak ABD’nin gerek Yunan anakarasında gerekse adalardan istediği yerde üs edinmesine yönelik talebi önemlidir. Doğrudan Türkiye’yi ilgilendirmektedir.
Bölgesel kuşatma
Sadece Yunanistan değil, İran ve Rusya hariç Türkiye’nin bütün diğer komşularında, ABD’nin son yıllarda kurduğu askeri üslere bakmak bile Türkiye’ye yönelen tehdidin boyutunu anlamaya yeter.
Suriye’deki ABD askeri varlığı biliniyor. Barış Pınarı Harekatı öncesinde ABD’nin Fırat’ın doğusunda toplam 18 kadar askeri üssü vardı. Harekat başlayınca apar topar bunlardan sekizi boşaltıldı. Ardından Türk Ordusunun harekatı durdurması üzerine ABD, boşalttığı üslerden altısına geri döndü. Ve bugün, bölgedeki 12 askeri üssü ile PKK’ya koruma sağlıyor.
Ama daha önemlisi ABD’nin şimdi Cizre’nin hemen bitişiğindeki Ayn Divar köyünde inşa etmeye başladığı askeri üstür. Bu üs, kime karşı inşa ediliyor dersiniz?
Irak’ta ise toplam dokuz üssü bulunuyor. Bunlardan Erbil’deki El Harir, Kerkük’teki K1 ve Musul’daki üsler doğrudan Türkiye ile ilişkili. Daha da önemlisi 3 Mart tarihli Irak gazeteleri, ABD’nin Duhok’ta Türkiye sınırına yakın bir yerde yeni bir askeri üs inşa etmeye başladığını yazdılar.
Bulgaristan’da yaklaşık 3000 Amerikan askeri bulunuyor ve bu askerler Bezmer, Graf İgnatievo ve Novo selo askeri üslerine yerleşmiş durumda. ABD, ayrıca Burgaz limanı yakınlarında bulunan boşaltma ve depolama tesislerinden de yararlanıyor.
Romanya’da hali hazırda 1000 ABD askeri var ve Deveselu’da bulunan Avrupa’nın en önemli füze savunma sisteminin bulunduğu üste konuşlanmış durumdalar.
Bu ülkelerin yanısıra ABD’nin Ukrayna başta olmak üzere Gürcistan ve Ermenistan’a askeri alanda ilişkilerini geliştirmek istediği ve bu doğrultudaki çeşitli girişimlerine yönelik haberler basında sık sık yer alıyor.
Kısacası ABD bütün komşularımıza, Türkiye’yi çepeçevre kuşatacak şekilde askeri yığınak yapıyor. Elbette Türkiye’nin yanısıra Rusya da bu askeri yığınağın hedefidir. Açıklığa kavuşturulması gereken; birinci olarak ABD’yi bu yığınağı yapmaya neyin mecbur ettiği ve ikinci olarak ise Türkiye’nin kendisine yönelen bu açık tehdit karşısında gereken tedbirleri alıp almadığıdır.
ABD’nin hamleleri
Öncelikle bu kuşatmanın nedeni üzerinde durmak gerekiyor:
ABD bugün, kendisine yönelen tehdidin birinci sırasına Çin’i, ikinci sırasına ise Rusya’yı koymuştur. Ama Rusya’dan gelen tehdidi önlemede en önemli adım olarak, deyim yerindeyse “Türkiye’yi elde tutmak” olarak belirlemiş durumda. CSIS’in (Vaşington merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi) yayınlanan son raporunda bu gerçek, oldukça yalın bir şekilde ortaya konuluyor.
ABD bu amaçla birbiriyle ilişkili dört tedbiri aynı anda uyguluyor.
1.Dört bir yandan yapılan askeri yığınakla Türkiye’ye, gerektiğinde “Savaş sopası”nı göstereceğini söylüyor.
2. Yunanistan’ kışkırtarak Türkiye’yi bölgesel bir savaşa zorluyor. Böylece hem kriz içindeki ekonomi daha da kötüleşecek, hem de AB ile karşı karşıya gelinecek.
3.Türkiye’de, Irak’ın kuzeyinde ve Suriye’de Fırat’ın doğusunda “Sahadaki kara gücü” olarak PKK’yı kullanmaya devam ediyor.
4.Doğu Akdeniz, Kafkasya ve Suriye’de ABD planları ile uyumlu hareket etmeyen, PKK ve FETÖ terör örgütlerinin üzerine giden AKP iktidarı yerine bütün bu konularda kendisiyle uyumlu bir iktidarı Türkiye’de işbaşına getirmeye çalışıyor.
Tutarlı milli savunma politikası
Bütün bu tespitlerimiz ve söylediklerimiz Türkiye’yi yönetenler tarafından görülmüyor değil. Nitekim, oldukça da sık bir şekilde yetkili ağızlardan ABD’nin düşmanca faaliyetlerinin dile getirildiğini duyuyoruz.
Peki, Türkiye’nin savunma politikası bu tehdidin ciddiyetine uygun mu?
Türkiye, 2017 ve 2019 yıllarında Karadeniz’de ABD ile birlikte NATO tatbikatları yaptı. 2021 yılının tatbikatı için ABD donanması şu anda Karadeniz’de. Türkiye de, yapılacak tatbikata katılacağını açıkladı.
Kısacası Türkiye düşmanıyla birlikte, düşmanının hedef aldığı komşusuna karşı tatbikat yapıyor?
Türkiye, aynı şekilde Kırım ve Ukrayna’da da, Rusya’nın karşısında ABD’nin yanında duruyor. Yani Türkiye, ABD’nin savaş tehdidine karşı yanında duracak en önemli ülkeye karşı akıl almaz yanlışlar yapıyor ve aslında baltayı kendi ayağına vuruyor.
ABD Suriye’de, bütün gücüyle PKK’nın arkasında. Üç günde bir Kuzey Irak’taki üslerinden yüzlerce tır Suriye’ye geçiyor, PKK’ya düzenli bir ordu inşası için ihtiyacı olan her türlü mühimmatı taşıyor ve her ay onbinlerce militana maaş ödüyor. Türkiye ise hala Şam ile el sıkışmıyor ve Ankara’da birileri, Suriye topraklarında kendilerine bağlı bir İhvan devletçiğini inşa peşinde.
Bir hafta önce, PKK’nın elinde bulunan bölgeden çıkarılan petrolün işlendiği ÖSO kontrolündeki alanda bulunan derme çatma rafinerilere Suriye devletinin yaptığı saldırı yeterince uyarıcıdır. Ortak tehdide karşı Şam ile birlikte hareket etmeme inadı, Türkiye’yi Suriye ile karşı karşıya getiriyor.
Kısacası Suriye’de de Türkiye baltayı kendi ayağına vurmaya devam ediyor.
Aynı durum Mısır’la ilişkiler için de geçerli. İhvan kardeşliği bugüne kadar Türkiye’nin Mısır’la Doğu Akdeniz’deki yetki alanları konusunda anlaşmasını engelledi. Mısır’dan son günlerde gelen olumlu sinyaller umarız bu konudaki yanlışın düzeltilmesine katkıda bulunur.
Kısacası, Türkiye ABD’den kaynaklanan büyük bir tehditle karşı karşıya ama bu tehdidi göğüslemesini sağlayacak bütünlüklü ve tutarlı bir milli savunma politikası ne yazık ki bulunmuyor.