Nazilerden CIA’ya kalan miras: Dinci terör örgütleri

Kaynak Yayınları, bugün bütün Müslüman ülkeleri farklı boyutlarda da olsa mutlaka etkileyen ve bazılarının ise yaşadığı büyük yıkımın nedenlerinden olan dinci terör örgütlerinin ortaya çıkışlarından bugüne kadar Emperyalizmle olan doğrudan ilişkilerini inceleyen çok önemli bir kitap yayınladı. F. William Engdahl’ın “Tanrıların Gazabı – Kaybolan Hegemonya” kitabı bu bakımdan çok önemli bir kaynak kitap durumunda.

20 yüzyılda iki gericilik merkezinin kaderleri birleşti ve ittifak yaptılar. Dünya gericiliğinin merkezi haline gelen emperyalizm ile artık ömrünün sonuna gelmiş olan Ortaçağ kalıntıları; Sosyalist devletlere, bağımsızlıkçı yönetimlere, emekçilerin mücadelesine ve milli kurtuluş hareketlerine karşı ittifak içine girdiler.

Bu genel doğruyu hepimiz biliyoruz. Engdahl, “Kaybolan Hegemonya” kitabında, en başından ele alarak ama özel olarak Nazilerden başlayarak bugüne kadar, bildiğimiz o “genel doğru”nun kanıtlarını gözler önüne seriyor.

Naziler, Doğu Bakanlığı ve Münih İslam Merkezi
İkinci Dünya savaşı döneminde Nazilerin “Doğu Bakanlığı”nın (Ostministerium) başında olan Gerhard Von Mende, Sovyetler Birliğine karşı yapılan savaşta, Müslümanları kullanma fikrini Hitler’e kabul ettirdi. Kızıl Ordu’ya karşı savaşmak isteyen Müslümanları Bakanlık bünyesinde ayrı bir ordu olarak örgütledi. Münih’te oluşturulan “İslam Merkezi” bu yöndeki çalışmalar için kullanıldı.

Savaş yıllarında Almanya’da olan ve Nazilerle işbirliği yapan Kudüs Müftüsü Emin el-Hüseyni bu merkezde çalıştı. Bosnalı Müslümanlardan oluşan ve “Hançer” adıyla bilinen SS Müslüman Tugayı’nın oluşturulması el-Hüseyni’nin en önemli icraatlarından…

Naziler, savaş sırasında “Hançer”i; Yahudilere, Romanlara ve Sırplara karşı kullandılar.

CIA’nın devraldığı miras
İkinci Dünya savaşının hemen ardından bölgeye ABD geldi. Artık Soğuk Savaş yıllarıydı. ABD, Ostministerium’un pratiğinden hareketle Müslüman dinci örgütleri Sovyetlere karşı mücadelesinde kullanabileceğini düşündü. Çünkü Sovyetlerin hem içinde hem de güneyinde, çok sayıda Müslüman halk-ülke vardı. Münih İslam Merkezi’ni bu amaçla Nazilerden devraldı.

Mısır Müslüman Kardeşler örgütünün o sıralar İsviçre’de sürgünde olan lideri, Said Ramazan’ı (Kurucu lider Hasan el-Benna’nın damadı) Münih’e, İslam Merkezi’nin yönetimine getirdi.

Aynı yıllarda Müslüman Kardeşler ile Suudi yönetimi arasında ilişkiler kurdurdu. Suudilerin, Müslüman Kardeşleri para olarak desteklemelerini sağladı.

ABD-İslamcı örgütler arasındaki ilişkide sonraki önemli aşama, 1979’da Afganistan’ın işgal edilmesinden daha önce CIA’nın dinci örgütleri kullanarak “Siklon Operasyonu” adını verdiği şiddet faaliyetlerini organize ederek, Sovyetleri işgale kışkırtmasıdır.

ABD dış politikasının o yıllardaki en önemli ismi Brzezinski’nin deyişiyle amaç, Afganistan’ı “Sovyetlerin Vietnam’ı” yapmaktır. Sonraki 10 yıl boyunca Afganistan gerçekten de Sovyetlerin Vietnam’ı oldu.

CIA, 1979 yılından başlayarak hemen bütün Müslüman ülkelerden binlerce Cihadcı İslamcıyı Afganistan’a taşıdı. Bu operasyon başta Usame Bin Ladin’in El-Kaidesi olmak üzere çeşitli dinci örgütler aracılığıyla gerçekleştirildi. Böylece bir yandan Sovyetlere karşı başarılı bir savaşın verilmesi sağlanırken öte yandan, savaş pratiği içinde eğitilmiş ve daha sonraki yıllarda başka Müslüman ülkelerde, ABD’nin hedefleri doğrultusunda terör faaliyetleri yürüten “savaşçılar” yetiştirilmiş oldu.

Bosna, Çeçenistan, Kosova, Sincian-Uygur, Irak, Suriye vd…
Engdahl, kitabında daha sonra, Müslüman ülkelerde iç savaşların ve terör hareketlerinin yaşandığı örnekleri teker teker ele almaktadır. Bu ülkelerde terör faaliyetleri yürüten dinci örgütler ile CIA arasındaki ilişkileri de ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır.

Afganistan Savaşının bitmesinden hemen sonra sıra Yugoslavya’nın parçalanmasına gelmiştir. Afganistan’da eğitilen Cihadcılar, Hırvatistan üzerinden Bosna Hersek’e gönderilir. Yugoslavya’da barış görüşmeleri baltalanır, savaş kışkırtılır ve bütün bu planların hayata geçirilmesinde dinci terör örgütleri kullanılır.

Bosna Hersek’in ardından Kosova’da, Narko-Terör örgütü “Kosova Kurtuluş Ordusu”nun kullanılmasıyla gerçekleştirilen etnik temizlik… Sonuç Kosova’da ABD’nin bütün bölgedeki en büyük askeri üssünün kuruluşu olur…

Afganistan savaşında yetiştirilen dinci teröristlerin kullanıldığı bir başka alan Rusya federasyonu içindeki Çeçenyadır. Engdahl’e göre amaç; Hazar petrolleri ve doğalgazının Çeçenya üzerinden Karadeniz’e ulaşmasını sağlayan boru hattının işlevsiz hale getirilmesidir. İlk elde bu konuda başarı elde edilir de…

Fuller’in itirafı
Bütün İslam ülkelerinin 2000’li yıllarla birlikte adım adım terör bataklığının içine çekilmesi CIA’nın büyük başarısıdır.

Çin’de Sincian Uygur özerk bölgesindeki terör eylemleri, Arap yarımadasındaki çatışmalar ve Afrika ülkelerini yayılan şiddet eylemlerinin hepsinin arkasında CIA vardır. Kullanılan alet ise dinci terör örgütleridir.

Türkiye’deki Fethullah Gülen Hareketi ve 2004 sonrasında Irak ve Suriye’de adım adım faaliyetlerini artıran El Kaide’nin 2013 sonrasında IŞİD adı altında hızla büyümesi, hepsi CIA’nın kontrolünde ve ABD’nin gösterdiği hedefler doğrultusunda gerçekleşmiştir.

Engdahl kitabında, ABD’nin İslamcı örgütleri kullanma politikasının mimarlarından olan eski CIA yetkilisi Graham Fuller’in 1999 yılında Rand Corporation için hazırladığı rapordan bir alıntı yapar:

“İslam’ın evrimine kılavuzluk etme ve düşmanlarımıza karşı onlara yardım etmek politikası Afganistan’da Kızılordu’ya karşı mükemmel bir şekilde işledi. Aynı öğretiler halen Rus gücünden artakalanları istikrarsızlaştırmak için ve özellikle Orta Asya’daki Çin etkisine karşı koymak için de kullanılabilir.”

Son yarım yüzyıl içinde ABD’nin Müslüman ülkelerdeki hedeflerine ulaşmada kullandığı dinci örgütlerin faaliyetlerinin İslam dünyasına nelere mal olduğu başlıbaşına bir inceleme konusudur.

Ülkeler parçalanmıştır, milyonlarca Müslüman ölmüştür, çok büyük kaynaklar ABD’nin çıkarları uğruna heba edilmiştir, yağmalanmıştır. Belki de hepsinden önemlisi, Müslüman halkların Ortaçağ karanlığı içinde kalması sağlanarak(Fuller’in deyişiyle “İslam’ın evrimine kılavuzluk edilerek) emperyalist hakimiyete ve geriliğe zemin yaratılmıştır.

İşte bütün bu olumsuzlukların gerçekleşmesinde emperyalizmin aleti rolünü oynayan dinci terör örgütlerinin ABD ile olan ilişkilerini somut kanıtlarıyla gözler önüne seren F. William Engdahl’in kitabı çok önemli bir aydınlatma görevini yerine getirmektedir.

Kitabın yayınlanma tarihi Kasım 2015. Engdahl bu tarih itibariyle bütün bu girişimlerin büyük bir fiyaskoyla sonuçlandığını ve ABD hegemonyasının sonuna gelindiğini saptar. Elbette ABD’nin yenilgisi; yarattığı, beslediği, büyüttüğü dinci terör örgütlerinin de yenilgisidir.

6 Ekim 2018