Bir tehdidin anatomisi

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, katıldığı toplantıda teatral bir havada, ABD Devlet Başkanı adına konuştuğunu belirterek üstüne basa basa aynen şunları söyledi:

“Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne sesleniyorum: Rahip Andrew Craig Brunson’u ya hemen serbest bırakın, ya da sonuçlarıyla yüzleşmeye hazır olun!”

Hemen ardından Trump da yaptığı açıklamada Türkiye’ye “yaptırım uygulayacaklarını” açıkladı.

İlginç olan nokta şudur: Aralık 2016’dan beri tutuklu olan Bronson ilgili olarak ABD’li yetkililerden gelen açıklamalar hep dikkatli oldu. Ama Bronson’un serbest bırakılıp evinde gözetim altına alınmasından sonra Trump ve Yardımcısı, Türkiye’ye karşı saldırıya geçtiler. Normal olmayan bir durum ile karşı karşıyayız.

Oysa serbest bırakma kararı üzerine üsluplarını daha da yumuşatmaları beklenirdi.

Demek ki mesele Rahip Bronson değil. Demek ki ABD’nin Türkiye gibi bir ülke ile bütün ilişkilerini koparmasını göze aldıran başka gelişmeler var.

Türkiye BRICS zirvesinde
Sorunun cevabı BRICS zirvesindedir.

Trump ve yardımcısı Pence, Türkiye’ye yönelik tehditlerini yaptıkları sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan Güney Afrika’da BRİCS zirvesinde bulunuyordu.

Erdoğan, zirve sırasında Çin ve Rusya liderleriyle özel görüşmeler yaptı. Yaptığı konuşmada yeni bir dünyanın kurulmakta olduğunu söyledi.

Zirve sonrasında ise BRICS’e bir de “T” harfinin eklenmesi gerektiğini söyledi.

Bugün Türkiye’de herkes “yeni bir dünyanın kurulduğunu ve Türkiye’nin de o dünyadaki yerini aldığını” söylüyor.

İşte Trump ile Pence’i zıvanadan çıkaran gelişme budur.

Nitekim Türkiye, Trump ve yardımcısının tehditlerine karşı da açık bir tavır aldı ve “Türkiye seçeneksiz değildir” dedi (Mevlüt Çavuşoğlu).

Türkiye’nin önemi

Bu gelişmeler üzerine daha başka ne söylenebilir?

Türkiye herhangi bir ülke değildir. Jeo-stratejik konumu üzerine konuşmaya gerek yok, eşsizdir.
Dünyanın sayılı askeri ordularından birine sahiptir ve 13. büyük ekonomidir. Türkiye’nin saf değiştirmesi demek, Dünya dengelerinin kökten değişmesi demektir. Bu gerçeği herkesten daha iyi ABD’yi yönetmek durumunda olanlar bilir. Elbette Rusya ve Çin’i yönetenler de.

Şanghay İşbirliği Örgütü’nün tam üyesi olmamasına rağmen Örgüt’ün Enerji Kulübü’nün 2017 yılı dönem başkanlığını Türkiye’ye vermeleri, BRICS zirvesine Erdoğan’ın davet edilmesi, bu ülkelerin Türkiye’ye verdikleri önemi gösterir.

İşte Trump ve Pence’in ölçüsüz tepkilerini, küstahça tehditlerini ayrıca bu gerçekler ışığında da değerlendirmek gerekiyor.

Kaybedilmiş Ülke
İşin gerçeği ABD’nin Türkiye’yi kaybetmiş olduğudur.

Türkiye ekonomik olarak artık Avrasya’dadır, Asya’dadır. Batı’dan gelen krize, Doğu’ya yönelerek çözüm bulma arayışı içindedir.

Askeri bakımdan görünüşte NATO üyesidir ama en son Barzani’nin bağımsızlık referandumu sırasında da görüldüğü gibi İran, Irak ve Rusya ile birlikte hareket etmektedir.

Diplomaside ABD’nin ortağı değil rakibidir. İki yıldan beri Astana süreci ile birlikte ABD’nin karşısında olan Bölgesel inisiyatifin en önemli üyelerindendir.

ABD’nin “Ilımlı İslam” projesi son yılların gelişmeleri ile birlikte duvara tosladı. Türkiye de, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğratılmasından bu yana gerçekte “ABD İslamı”ndan uzaklaşmaktadır.

Kısacası Türkiye dönülmez bir yola girmiştir ve bu gerçeği en iyi gören ABD’dir.

AKP İktidarının zaafı
ABD, deyim yerindeyse kumar oynamaktadır. “Ya tutarsa” hesabı içindedir.

ABD’ye bu cesareti veren AKP iktidarının kararlı ve cesur olmayan tutumudur.

“İlişkilerin düzeltilebileceği” yönündeki sözlerin iktidar içinden hala dillendirilebilmesi, bu emperyalisti cesaretlendirmektedir.

Trump ve Pence tarafından savrulan küstah tehditlere, örneğin İncirlik’e el koymak gibi kararlı adımlarla cevap verilmemesi, düşmanı yeni hamleler yapma konusunda ümitlendirmektedir.

Gerçekte ABD’nin bu saatten sonra yapacağı hiçbir şey yoktur. ABD kaybetmiştir, deyim yerindeyse uzatmaları oynamaktadır.

Son dönemde askeri olarak el attığı her yerde yenildi. Son olarak Suriye’de kaybettiklerini, hergün yeni bir ABD yetkilisi itiraf ediyor.

Bu durumdaki bir ABD’nin Türkiye’ye yönelttiği tehditler blöf olmanın ötesine geçemez.

Türkiye’nin; bu gerçekleri bilen, bu gerçekler zemininde cesur politikalar izleyecek bir Milli Hükümet’e ihtiyacı var.

30 Temmuz 2018