“Memleket, sevdana yürek gerek!”

Bozdoğan türküsü

Bak bulutlar geçiyor üstünden, kaldır başını

Al mendili sende kalsın, sil gözyaşını

Memleket, sevdana yürek gerek!

 

Aysız gecelerde, kumrular ağlar içimde

Söz, düşsek de uzakların yoluna,

Öleceğiz doğduğumuz toprakta…

Memleket, sevdana yürek gerek!

Sosyalist Cumhuriyet Partisi Genel Sekreteri, 68 gençlik hareketinin seçkin önderlerinden, 1962 yılında Türkiye İşçi Partisi Gölcük ilçe örgütüne adım atarak başlayan 60 yıllık siyasi mücadele hayatını 23 Eylül 2022 günü Ankara’da noktalayan arkadaşımız Kamil Dede’nin cenaze töreninde konuşurken aklımıza İttihatçıların Bozdoğan türküsünün bu dizeleri gelmişti.

Bozdoğan türküsünü, dinlediğinizde, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında Avrupalı sömürgecilerin kendi aralarında yaptıkları antlaşmalarla parçalayıp yok etmeyi hedefledikleri bir “memleketin” evlatlarının, hayatlarını ortaya koyarak verdikleri büyük mücadeleyi ve o mücadelenin bilinen ve bilinmeyen kahramanlarını hatırlarsınız.

Resneli Niyazi, Ömer Naci, Yakup Cemil, Süleyman Askeri, Boğazlayan Kaymakamı Kemal bey, Albay Reşat Çiğiltepe gibi 1911 -1922 yılları arasındaki ölüm kalım savaşında gözlerini kırpmadan ölüme yürüyen kahramanlar ile Mustafa Kemal başta olmak üzere “memeleket, sevdana yürek gerek” sözlerinde ifadesini bulan bilincin hakkını vererek son nefeslerine kadar mücadele edenler sayesinde Türkiye Cumhuriyeti var oldu.

Bu öylesine büyük bir mücadeledir ki; şimdi o “Cumhuriyet”in 99. yıldönümünde, insanlığın büyük uyum dünyasına varma yolunda verdiğimiz bağımsızlık ve demokrasi kavgasında en büyük esin ve güç kaynağı olmaya devam ediyor.

“FEDA” KÜLTÜRÜ

İnsanoğlu, ancak toplumsal olarak yaşayabilen bir canlı türüdür. Bu sayede doğanın acımasız koşulları ile mücadele ederek hayatını sürdürebildi. Bu gerçekliğin doğal bir sonucu olarak yüzbinlerce yıl topluluğun çıkarını, varlığını, geleceğini kendi kişisel çıkarından, varlığından ve geleceğinden daha önemli gördü. Biliyordu ki bir parçası olduğu topluluk zarar görürse, kendisinin hiçbir şansı kalmayacaktır. Onun için birkaç milyon yılı bulan ilkel toplumsal yaşamda, tek tek her birey için topluluk için gerekirse kendini feda etmek son derece sıradandı ve bu davranış, topluluğun her bir üyesi için geçerliydi.

Arı kovanına veya karınca kolonisine yönelik bir tehdide karşı, koloni üyelerinin istisnasız sonuna kadar ölümüne savaşmaları gibi.

Ama sınıflı toplumla birlikte insan topluluklarının bütünü için geçerli olan bu davranış biçimi geride kaldı. Artı ürüne ulaşma, topluluğun bazı üyelerinin çıkarlarını topluluğun genelinin çıkarlarının karşısına koyarak hayatlarını sürdürmelerini mümkün hale getirdi. Ama, toplumun bütünü açısından bakıldığında tek tek bireylerin çıkarının, ait olunan topluluğun çıkarlarına bağlı olduğu gerçeği değişmemişti. Ezici çoğunluk hala bu durumdaydı.

Ancak geçmişten farklı olarak bu sefer adeta içgüdüsel olan bir davranış yerine bunu bilinçle yapmak söz konusuydu. Doğal olarak önce topluluğun öncüleri konumunda olan bireyler bu bilince uygun hareket etmeye başladılar.

“Bozdoğan Türküsü”nde bahsi edilen “yürek”, işte bu bilincin gereğini hayata geçirmek için gerekli olmaya başladı.

MİLLET VE MEMLEKET

Bireyin varlığının ve geleceğinin bağlı olduğu “insan topluluğu”, tarih içinde hep değişiklik gösterdi. Bu topluluk; kabile, kabileler konfederasyonu, şehir devleti, devlet, imparatorluk, din veya mezhep–tarikat olabildi.

Kapitalizmle birlikte bu topluluk; “millet”tir veya “millet”in üzerinde yaşadığı toprak parçası olan “memleket”tir yani “vatan”dır. Bozdoğan Türküsündeki “memleket”, Türk milletinin üzerinde yaşadığı Türkiye’dir.

Şahsi çıkarlarını müstevlilerin siyasi emelleriyle birleştirenlerin olduğu, kişisel kurtuluşlarını şu veya yabancı gücün himayesine girmekte görenlerin olduğu koşullarda ancak kendi varlıklarından gerektiğinde seve seve vazgeçecek serdengeçtiler olduğu zaman, millet kurtuluşa ulaşabilir.

20. yüzyılın başında İttihat ve Terakki, sonrasında Müdaafai Hukuk Cemiyetleri içinde örgütlenen öncüler işte bu bilince sahip devrimcilerdi.

Bozdoğan Türküsünde; “memleket, sevdana yürek gerek” sözleriyle ifade edilen; o günün devrimcilerinin bilincidir, ruh halidir.

İnsanlık, hala “memleket sevdası için gerekli yüreğe sahip olmanın” gerektiği tarihi dönemin içindedir.