ABD’nin Afganistan’da 20 yıllık işgali sona erdirmesi ve apar topar kaçmasının ardından bir kısmı Batılı merkezlerden ve hatta bizzat ABD kaynaklı olmak üzere; bir çok analiz – değerlendirme ortalığı kaplamış vaziyette. Bunlardan en önemlilerini ele alarak üzerinde durmak gerekiyor:
1. ABD, Çin ve Rusya; Afganistan’ın geleceği konusunda anlaştılar. Şimdi birlikte Afganistan’ın doğal zenginliklerini yağmalayacaklar.
2. Aslında ABD askeri olarak yenilmiş değil. İktidarı, kendi yetiştirmesi olan Taleban’a devretti sadece. Bundan sonra Afganistan’ı, işbirlikçisi Taleban eliyle yönetecek.
3. Emperyalizm artık egemenliğini askeri işgal gibi çıplak zor yöntemleri ile değil gelişen teknolojik olanakların elverdiği daha başka yöntemlerle sürdürüyor.
4. Bağımsızlık her durumda iyi değildir. Eğer emperyalist işgalin yerini işbirlikçi büyük burjuvazinin yönetimi alıyorsa, bu durum daha iyi durumun ortaya çıktığı anlamına gelmez.
Almanya’da yaşayan Can Dündar, Taleban’ın Kabil’e girmesi üzerine “Kabil düştü, biz düşmeyelim” başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Özet olarak ABD’nin Afganistan’dan kaçmasını, Afganistan’ın felaketi olarak değerlendiren bir yazı.
Bugün basın ve sosyal medyada yer alan değerlendirmelerin büyük çoğunluğu sonuç olarak aynı değerlendirmeyi yapıyor.
ABD emperyalizminin “sahadaki kara gücüm” dediği PKK ile yanyana durmakta hiçbir beis görmeyen kimi sosyalist oluşumların, Taleban’ı emperyalizm işbirlikçiliği ile suçlayıp Afganistan’a ağıt yakıp dayanışma bildirileri yayınlamaları da öyle.
Gerçeğin tespiti
Gerçek durum nedir?
Birinci olarak her şeyden önce ABD; Asya’nın kalbinde; İran, Rusya, Çin ve Hindistan’ın tam ortasında askeri olarak var olmak için 20 yıl boyunca savaştı. Ve NATO’yu da savaşına ortak etti. Bugüne kadar toplam 3500 askeri öldü. Savaştığı gücün adı Taleban. Taleban’ın bu 20 yıl içinde yitirdiği savaşçı sayısı ise 87 bin.
Sadece bu rakamlar, ABD’nin bozgun halindeki kaçışını açıklamak için yeterlidir.
İkinci olarak belirlenmesi gereken ve bundan sonra da bütün dünya halkları açısından en önemli olan olgu, ABD’nin Afganistan’da hezimete uğradığı gerçeğidir. Bunun ne anlama geldiğini en iyi son yirmi yıl içinde ABD’nin doğrudan ve dolaylı askeri müdahaleleri sonucu toplam olarak 3 milyonun üzerinde insanını kaybeden ve ülkeleri yakılıp yıkılan Iraklılara, Suriyelilere, Yemenlilere, Libyalılara, Somalililere ve diğer Müslüman ülkelere sormak lazım.
ABD emperyalizmi sadece Müslüman ülkelerin değil bütün dünya halklarının baş düşmanıdır. Baş düşmanın aldığı her darbe tüm insanlık için iyidir.
Üçüncü olarak, aslında ABD, Rusya ve Çin’in,Afganistan konusunda anlaştıklarını ve geri çekilmenin bunun sonucunda olduğu iddiası ise dünyada bütün olup bitenleri komplo teorileri ile açıklayan mantığın ürünüdür. NATO zirvesi toplanmış, ABD o zirvede, Rusya Çin ve Suriye’nin “düşman ülkeler” olduğunu diğer üye ülkelere de kabul ettirmiş. ABD, Rusya ile askeri olarak kıyasıya bir rekabet içinde ve bu ülkeyi kuşatmak için hamle üzerine hamle yapıyor; “Çin tehdidi”ne karşı ise Pasifikte durmadan yığınak yapıyor ama öte yandan bu iki ülke, ABD’yi Asya’nın kalbine birlikte yerleştirmek üzere baş düşmanlarıyla anlaşmalar yapıyorlar!
Komplo teorisyenleri, göz önündeki en temel gerçeklerintam zıddı bir varsayımı herkese kabul ettirme çabasındalar.
Afganistan halkının 20 yıldır toplam olarak 250 bin kadar insanının canı pahasına verdiği mücadelenin bu komplo teorilerinin yanında hiçbir önemi yok.
Dördüncü olarak, bir ülkenin emperyalist işgalden kurtulmasını, eğer bu kurtuluştan sonra işbirlikçi burjuvazinin diktatörlüğü kurulacaksa bu bağımsızlık “tartışılır” şüphesiyle karşılayan arkadaşlara ise son 20 yılda bölgemizde emperyalizmin katlettiği milyonları, kışkırtılan etnik ve dinsel çatışmaları, hortlatılan Ortaçağ vahşetini, yakıp yıkılan ülkeleri hatırlatmak lazım. Emperyalist işgal, en kötü bağımsız yönetime bin kez rahmet okutur.
Beşinci olarak bazı tarihi dersleri hatırlamakta yarar var. Lenin’in; İngilizlere karşı savaşan Amanullah Han hakkında söyledikleri bilinir. Amanullah Han İngilizleri yendi ve bağımsız Afganistan kuruldu. Amanullah Han, Afganistan kralıydı yani feodaldi.
Yanıbaşımızdaki İran örneği üzerinde düşünülmesi gereken bir başka örnektir. 1979’da mollaların önderliğinde Şahı deviren İran halkı, şeriat isteyen bir yönetimi işbaşına getirdi. İran halkı özellikle 1980’li yıllarda bu yönetimin uygulamalarından büyük acılar çekti. Ama İran bağımsızlık politikasında ısrar etti. 1990’lardan itibaren ise adım adım bir değişim yaşadı.
Bugün bağımsız bir İran’ın varlığının bütün bölge için ne büyük bir şans olduğunu hep birlikte görüyoruz. Irak’ın adım adım ABD kontrolünden çıkıyor olmasında, Suriye’nin destansı direnişinde ve Yemen’in ABD destekli Suudi saldırılarına karşı koyuşunda, ABD’nin kara gücü PKK’ya karşı mücadelede İran’ın oynadığı olumlu rol, hepimizin malumudur.
Elbette İran halkının “laik demokratik bir ülke için mücadele” diye bir sorunu vardır. Biz bu mücadeleye sempatiyle bakarız, emperyalizmle ilişkisi olmayan demokratik mücadelelerle dayanışma içinde oluruz ama bu mücadelenin İran’ın iç işi olduğu gerçeğini unutmayız.
Sonuç
Toplam olarak Afganistan ile ilgili olarak söyleyeceğimiz, ABD 20 yıllık işgalin arkasından yenildi ve şimdi kaçıyor. Bu gelişme Afganistan için de, bütün dünya halkları için de iyidir. Her şeyden önce buna sevinmek gerekiyor.
Öte yandan bugüne kadar Ortaçağ kafası ile başta kadınlar olmak üzere Afganistan halkına acılar yaşatan Taleban’a karşı tutumumuz ise söyle olmalıdır:
“Taleban’ı desteklemek” diye bir görev söz konusu olamaz. Afganistan’ın laik-demokratik bir ülke olması için verilen ve verilecek olan mücadele Afgan halkının sorunudur. Biz, Afgan halkının bu yönde vereceği mücadeleye sempatiyle bakarız ve destekleriz.
Türkiye’nin ve başta komşuları olmak üzere bütün ülkelerin Afganistan’la diplomatik ilişkilerinin devam etmesi Afgan halkının yararınadır.
Ve bilmeliyiz ki, emperyalizm belası defedildikten sonra laik-demokratik bir ülke olmak için verilen mücadelenin başarı şansı, şimdi geçmişe göre şimdi daha fazladır.
Çünkü ABD emperyalizmi Afganistan’da yenilmiştir. Afgan halkının sırtındaki “iki dağ”dan biri, şimdi yoktur. Afgan halkı, tam kurtuluş için mücadelede bugün daha elverişli bir konumdadır.