“Ekmeleddin Vakası”ndan bugüne!

BOP eşbaşkanlığını üstlenen AKP’nin, 10 yıllık FETÖ ve PKK ile fiili ortaklığı, halkta çok büyük bir öfke birikimine yol açtı. 2013 Haziran ayaklanması bu birikimin patlamasıydı.

Bütün veriler, 2014 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimini Tayyip Erdoğan’ın kaybedeceğini gösteriyordu. Meclis’teki en büyük Parti CHP olduğu için genel beklenti, herkesin etrafında birleştiği bir adayın gösterilmesiydi. Haziran ayaklanmasının olumlu sonuçları devam ediyordu. CHP de altı milletvekili adaylığını açıklamış durumdaydı.

Derken beklenmedik bir gelişme oldu: Kılıçdaroğlu hiçbir Parti yöneticisinin görüşünü almadan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak açıkladı. “83 milyonluk Türkiye’de kim Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilirse Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir” diye bir araştırma yapılsaydı, herhalde Ekmeleddin’den daha uygun bir aday bulunamazdı.

CHP’den başka bir ismin 20 imza ile aday olması ise disiplin tehditleri ile önlendi. Böylece Tayyip Erdoğan’ın daha seçimlerin ilk turunda yüzde ellinin üzerinde oy alarak seçilmesi sağlandı. 

2015 Kasım seçimleri

AKP, 2015 Haziran seçimlerini kaybetti. İki ay boyunca Hükümeti kurmak amacıyla CHP’le “istikşafi görüşmeler” yürüttü. Bu arada PKK, ABD’nin talimatıyla bir yandan Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e koridor açma operasyonu yürütürken öte yandan Güneydoğu’da hendek savaşları hazırlıkları yapıyordu. İşbaşında kim olursa olsun, Türkiye bu iki gelişmeye de sessiz kalamazdı. 24 Temmuz 2015’te PKK’ya karşı harekete geçildi. PKK ise; “özerklik” ilan ettiği Güneydoğu şehirlerinde hendek savaşlarını başlattı.

Kasım seçimlerine giderken yaşanan manzara şuydu: Bir yanda Güneydoğunun bütün şehirlerinde kazdığı hendeklerle güvenlik güçleriyle savaşan PKK’ya karşı harekete geçen AKP Hükümeti; karşısında ise Diyarbakır, Cizre gibi en yoğun çatışmaların yaşandığı illere milletvekili heyetleri göndererek “operasyonlar dursun” diye raporlar hazırlatan Ana Muhalefet Partisi CHP…

Bu koşullarda yapılan seçimleri, kaybettiği oyları geri alarak AKP kazandı.

CHP’nin 2014 ve 2015 yıllarında yapılan bu seçimlerde, kendisine yapılan güçbirliği çağrılarına sırtını döndüğünü de ekleyelim.

Gelelim bugüne…

Aradan altı yıl geçmiş durumda. AKP; CHP’nin yardımıyla ve dünyada değişen dengelerin yarattığı elverişli uluslararası iklimde iktidarını bugüne kadar sürdürebildi.

Ama yolun sonuna gelindiği görülüyor.

AKP’nin bir eli tarikat ve cemaatlerde, bir eli mafyada, bir eli Batı emperyalizmi ile iş tutmaya devam etmede.

Böyle bir duruşla gidilecek bir yer yerin olmadığı görülüyor.

Ekonomi bir çıkmazın içinde. MKE’nin şirketleştirilerek özelleştirilmek istenmesi, kamu kuruluşlarına ait tatil yerlerinden bazılarının satışı için harekete geçilmesi, elde kalan son kamu kuruluşlarını özelleştirme çabalarının sürmesi, iflas eden bir yönetimin çaresizliğini yansıtıyor. 

Hal böyleyken, her gün sosyal medyada ve haber sitelerinde yer alan bazı AKP milletvekilleri ve yöneticilerine ait 3, 5, 10 ayrı yerden maaş aldıklarına dair haberler, içinde bulunulan sefaletin üzerine tüy dikmek anlamına geliyor.

Dış politikada ABD ve Rusya’yı birbirlerine karşı kullanabileceğini zanneden aklın, binlerce yıllık devlet geleneği ile bir alakası yoktur.

Tarikatların devlet içinde geldiği yer hemen her gün yaşanan yeni ibret verici gelişmelerle artık gizlenmiyor. Gizleme ihtiyacı da duymuyorlar. Dinci milis kuvvetlerinin silahlandığına dair haberler bizzat kendileri tarafından duyuruluyor.

Bu liste uzatılabilir. İşte bütün bu gelişmeler AKP’yi bir kez daha yolun sonuna getirmiş durumda.

Yeni “Ekmeleddin vakası”na doğru

Bütün bu gelişmelerin üzerine CHP’nin bir yandan HDP ile yanyana geldiğini gösteren görüntü, açıklama ve eylemler; diğer yandan bütün muhalefeti birleştirmek adına Babacan ve Davutoğlu birlikte verilen mesajlar insana acaba yeni, bir “Ekmeleddin vakası” ile mi karşı karşıyayız sorusunu sorduruyor!

CHP’nin bu yöndeki çabalarının Biden’ın AKP karşısındaki muhalefeti birleştirmek diye 2020 yılının başında ilan ettiği stratejisiyle örtüştüğü üzerinde düşünülmesi gereken bir başka gerçek.

Buradan ABD; AKP’yi yıkmak ve CHP’yi iktidar yapmak istiyor gibi bir sonuç çıkmamalı. Biden’ın yukarda açıkladığı planın bir amacının da AKP’yi kendine mecbur etmek olduğu söylenebilir.

Emperyalizm işbirlikçisine sadık kalmaz; her durumda kendisiyle işbirliği yapabilecek en “elverişli” kuvvetle iş tutar. 

CHP’nin iktidar olmak uğruna ‘ABD ile ben daha iyi anlaşırım’ çabası içine girmesi ve bu amaçla emperyalizmin doğrudan uzantısı olan kuvvetlerle yanyana gelmek için gösterdiği gayret, Türkiye’nin de, kendisinin de yararına değildir. Ama bu yöndeki gayretler Türkiye’de yeni bir “Ekmeleddin vakası” yaşamamıza neden olabilir.