Milli Devrimci Seçenek!

CHP’li üç milletvekilinin (Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Avni Aksoy, Özcan Özel) 29 Ocak günü partilerinden istifaları ve basın toplantısında söyledikleri, Türkiye’de sistem içi muhalefetin durumu ile ilgili son derece önemli gerçekleri ortaya koymuştur. Elbette aynı zamanda söz konusu olan, bir bütün olarak sistemdir.

Üç milletvekilinin de istifalarında vurguladıkları gerekçe özetle, CHP’nin Kemalist köklerinden koptuğu ve bugün yüzyüze olduğumuz milli konularda doğru bir tutum almadığıdır.

“Emperyalizme diz çöktürmüş CHP’den S-400, Mavi vatan, Kıbrıs, Libya, Azerbaycan, Suriye, gibi milli konularda kekeleyen yöneticilere,… ‘hangi istiklal vardır ki yabancıların planlarıyla, yabancıların nasihatlarıyla yükselebilsin. Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ten, yabancılardan demokrasi dilenen yöneticilere, Atatürk demekten imtina edenleri sahiplenen ve el üstünde tutan CHP’ye geldik… “ışığımız Öcalan” diyen kumpas tetikçilerini şans görebilen yöneticilere geldik… Tarafım… kurucu 29 Ekim ruhudur, 10 Aralık ve kuyrukçularının değil.”

(Mehmet Ali Çelebi, 29 Ocak 2021, Gazeteler)

“Kemalist köklerden kopuş” gerekçesi, ihtiyacın “devrimcilik” olduğunu gösterir. “Milli meselelerde tavır almama” tespiti ise çözüm olarak, “Tam bağımsızlık” ilkesine sarılmayı önerir. 

İki tespit de, “sistem dışı”nı işaret ediyor.

Sistem içinde çözüm yok 

AKP 19 yıldır iktidardır ve Türkiye derin bir ekonomik krizin içindedir. Gelir dağılımı, bu iktidar döneminde daha da bozulmuştur. Yoksul daha yoksul, zengin daha zengin hale gelmiştir. Kamu ile ilgili işlerde ve atamalarda ise yapılan partizanlık, Cumhuriyet tarihimizin hiçbir dönemiyle kıyaslanamaz. Boğaziçi Üniversitesinde bir bütün olarak kurumu yok sayarak yapılan rektör ataması, yaşanan son örnek olmuştur. Cumhuriyet’in eğitim sisteminin yerini, medrese eğitimi almıştır.

Dış politikada ise Suriye ve Mısır’la ilişkilerde hala ısrarla sürdürülen ihvancı politikalar sonucunda; Doğu Akdeniz, Mavi Vatan mücadelesi ve Fırat’ın doğusundaki PKK varlığı konusunda atılması gereken adımlar atılmamakta ve bu da Türkiye’nin yüzyüze olduğu sorunların devam etmesine yol açmaktadır.

İşte bu koşullarda bile başında CHP’nin olduğu sistem içi muhalefet, tam bir perişanlık içindedir. Kendi içinde bölünmekte, parçalanmaktadır.

Çünkü Atlantik sistemi içinde konumlanarak ve ABD’nin Türkiye’deki uzantıları ile iş tutarak muhalefet etmeye çalışmak tam bir çıkmazdır.

Sayın Çelebi tarafından CHP’ye yöneltilen bu eleştiriler son derece haklıdır ve esasen sadece CHP’nin değil genel olarak “millet ittifakı”nın konumlanışına yönelik bir eleştiri olarak da ele alınabilir.

Dış tehdit belirleyici

İkinci olarak Türkiye; Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana hiçbir zaman karşı karşıya olmadığı dış tehditlerle yüzyüzedir. Meşhur deyimle “dış çelişmeler iç çelişmelerin daha keskindir” ve belirleyicidir.

Bu gerçek, gözlere batıra batıra her alanda kendini göstermektedir. Milletimizin, Partiler hakkında değerlendirme yaparken bugün göz önüne aldığı birinci ölçü, söz konusu partilerin ülkenin varlığına yönelen tehdit karşısında aldığı tavrın ne olduğudur.

PKK ve FETÖ, kendi başlarına değil; ABD’nin kullandığı araçlar olarak Türkiye’nin karşısına çıkarıldılar. Yani dış tehdidin bir parçasıdırlar.

Fırat’ın doğusunda kurulmaya çalışılan PKK devletçiğinin birinci hedefinin Türkiye olduğunu söylemeye gerek yok.

Mavi vatanımıza sahip çıkmak üzere verdiğimiz mücadelenin karşısındaki cephenin başında ABD, Fransa, İsrail var. Edirne’de burnumuzun dibinde Dedeağaç’a yerleşen ABD hava üssünün hedefi de belli!

Kafkasya’da Ermenistan’la yaşanan sorunun karşı tarafında gene ABD ve müttefikleri bulunuyor.

İşte bütün bu konularda net ve köşeli tavırlar almayan muhalefete, milletin itibar etmesi düşünülemez. Milletvekillerinin istifa açıklamalarına bu gerçek yansımış…

Seçenek

Sonuç: Türkiye’nin Atlantik sistemi içinde bulabileceği bir çözüm yoktur. Türkiye’nin mecburiyetlerinin Asya’ya yönelttiği AKP karşısında, ABD ve Avrupa’nın eteklerine yapışarak iktidar olma hesabı yapanları bekleyen hüsrandır, iç çatışmalardır ve bölünmedir.

Öte yandan, Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunlarının çözümü için iktidara aday olan milli devrimci bir muhalefete ihtiyacı vardır. İstifalara bir de bu açıdan bakmak gerekir.

Emperyalizmle cephe cepheye gelinen her noktada Türkiye cephesinde olmak, dışarda AKP iktidarının küçük hesaplara dayanan “denge politikası”na karşı çıkmak, Suriye ve Mısır ile olan ilişkilerimizi bir an önce normalleştirmek, içerde milli cepheyi güçlendirmeye hizmet eden politikalara yönelmek, milletin bütün kesimlerini kucaklamak, milletin yarısını diğer yarının karşısına koyma esasına dayanan politikaları mahkum etmek, halkçı-devletçi bir programla emekçiden ve üreticiden yana tedbirlerle üretim ekonomisine yönelmek ve Kemalist Devrimin eğitim anlayışı zemininde eğitimimizi yeni baştan düzenlemek, “Milli Devrimci Muhalefet”in amacı olmalıdır.

İşte o zaman Türkiye siyasetindeki önemli bir boşluk doldurulmuş olacaktır.