Türkiye, AKP ile yoluna devam edemez!

Tayyip Erdoğan’ın, 30 Aralık günü İstanbul Üsküdar’daki Burhan felek Salonunda düzenlenen “Uluslararası İlahiyat Gençlik Buluşması”nda yaptığı konuşma, Türkiye’nin neden AKP ile gitmemesi gerektiğini çarpıcı bir şekilde bir kez daha gösterdi.

Birinci olarak bu konuşma, ilk cümlesinden başlayarak sonuna kadar “dini siyasete alet etme”nin açık bir örneği oldu.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Sultanlık ve Hilafet özlemcileri halkın dini duygularını istismar ederek Cumhuriyete karşı ölümüne bir mücadele yürüttüler. Şeyh Sait ve Menemen’deki Derviş Mehmet isyanları bu karşı mücadelenin en bilinen örnekleridir.

Onun için Cumhuriyet; “dini siyasete alet etmeyi” en önemli suçlardan biri saydı. Bu yöndeki girişimleri, örgütlenmeleri yargıladı ve cezalandırdı.

20 yıllık AKP iktidarı ise “dini siyasete alet edenler”in iktidarıdır. Bu gerçek, Anayasa mahkemesinin 2008 yılında verdiği karar ile de kesinleşmiştir. Ama Ergenekon ve Balyoz tertipleri ile bir yandan Laik-Demokratik Cumhuriyeti savunan güçlere önemli darbeler vuruldu. Öte yandan gene o dönemde iktidarı ve muhalefeti ile ülke siyasetinde yapılan operasyonlar ile AKP iktidarının bugüne kadar devam etmesi sağlandı.

Kendi deyişleriyle bu 20 yıl, asıl uygulamak istedikleri için bir hazırlık dönemidir. Şimdi sıra “asıl yapacaklarına” gelmiş.

2023’ün Türkiye’sinde “dini siyasete alet etmede ısrar” ise çok daha büyük tehlikeleri davet etmek anlamına geliyor. Halkın büyük çoğunluğunun laik demokratik düzene bağlı olduğu, önemli bir vatandaş kitlesinin iktidarın benimsediği Sünni İslam inancından farklı bir dini anlayışta olduğu Türkiye’de; İslam’ın Selefi yorumunu devlet ve toplum hayatına egemen kılmaya çalışmak, sonu gelmez iç çatışmaların kapısını aralamaktan başka anlama gelmez.

ATATÜRK DÜŞMANLIĞI

Erdoğan’ın konuşmasında, Cumhuriyet’in ilk dönemini “Tek Parti faşizmi” olarak nitelemesi ise AKP’nin Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı kimliğinin en yetkili ağızdan itiraf edilmesinden başka bir şey değildir.

Ne demek “Tek Parti Faşizmi?” Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan devrimci Cumhuriyet yönetimi, tarihimizin en demokratik yönetimidir. Her şeyi bir yana bırakalım; “Padişahın kullarını” Cumhuriyetin “özgür yurttaşları” yapmaktan daha büyük bir demokratik eylem var mıdır?

1920 ve 30’larda birer birer hayata geçirilen Cumhuriyet Devrimi kanunlarını inceleyin, Türkiye’nin, bugün de demokratikleşmesinin o kanunların yeniden uygulanmasından geçtiğini görürsünüz. Hilafet ve Saltanatın kaldırılması, Tekke ve zaviyelerin kapatılması, Öğrenim Birliği Yasası, Medeni Kanunun kabulü, Ağa, Bey, Aşiret reisi vb. gibi Ortaçağa ait kurum ve ünvanların yasadışı ilan edilmesi, parasız eğitim ve parasız sağlık vb. adımlar gerçek demokrasiden başka nedir ki?

Bütün bu uygulamaları “Tek Parti Faşizmi” olarak nitelemek ise gerçekte demokrasi düşmanlığından başka bir şey değildir.

Atatürk’e düşman olan Türkiye’ye de, Demokrasiye de düşmandır.

DİNCİ EĞİTİMİN AMACI

Üçüncü olarak Erdoğan’ın konuşmasının başından sonuna kadar İmam Hatip Okullarına ve İlahiyat Fakültelerine yaptığı güzellemelerin, Türkiye’nin ihtiyaçları ile bir ilgisi yoktur.

AKP 20 yıllık iktidarı döneminde İmam Hatip Lisesi öğrenci sayısını 60 binden 1 milyon 300 bine çıkardı. Üstelik böyle bir talep olmadığı halde ve yoksul öğrencileri mecbur bırakarak bu rakama ulaştı. Burada söz konusu olan, Türkiye’nin İmam Hatip ihtiyacı değil AKP’nin ihtiyaç duyduğu toplumsal tabanı yaratmaktır. Aynı durum artık 4-6 yaş grubuna indirilen Kuran Kursları ve sayısı 100’ün üzerine çıkmış olan İlahiyat fakülteleri için de geçerlidir.

Bu okullarda devlete hakim olmuş olan tarikat ve cemaatler için kadrolar yetiştiriliyor ve bütün Bakanlıklar, o bakanlıkların ilgilendiği konularda yetişmiş uzmanlar değil İmam Hatiplerde belli bir dini inanca göre yetiştirilmiş kadrolarla dolduruluyor.

Doğru Parti Genel Başkanı sayın Rıfat Serdaroğlu 31 Aralık tarihli makalesinde, özetle; ‘Dünyaya; sanayide 5G aşamasına geçilmişken ve yapay zekanın en önemli üretim aracı haline geldiği günümüzde, çocuklarımızı ve gençlerimizi zorla İmam Hatiplere göndererek mi ayak uyduracağız?’ diye soruyor haklı olarak.

SORUNUN KENDİSİ

Tayyip Erdoğan konuşmasını 2023 seçimlerinde ‘Ya AKP iktidarı devam edecek’ ya da “Türkiye sonu çıkmaz olan bir karanlık yola sürüklenecek” diyerek bitiriyor.

Bir iktidar sahibi, ‘ya benim iktidarımın sürmesine destek olacaksınız yoksa sonunuz karanlık bir çıkmaz olacak’ diye konuşmaya başlamışsa, gerçekte o iktidar sahibi ülke için çok ciddi bir sorun kaynağı haline gelmiş demektir.

2023’e girerken AKP iktidarının Türkiye için ifade ettiği anlam tam da budur.