Siyasal İslam’ın dört dönemi (25): Müslüman Kardeşler’in kaderi

(Dördüncü dönem devam)

30 Nisan 2019 günü “Amerika’nın sesi” radyosunun internet sitesinde “Amerika, Müslüman Kardeşleri terör listesine almaya hazırlanıyor” başlıklı bir haber yer aldı. Site haberini, Beyaz Saray sözcüsü Sarah Sanders’ın, “Başkan, ulusal güvenlik ekibiyle ve Bölgede benzer kaygıları paylaşan liderlerle görüştü, bu niteleme iç süreçlere doğru ilerliyor” şeklindeki açıklamasına dayandırdı.

Genel olarak İslam dünyasında, özel olarak da bölgede ve Mısır’da yaşanan gelişmeler Müslüman Kardeşler’in en büyük hamilerinin desteğinden mahrum kalmaya doğru gittiğini gösteriyor.

Aslında Müslüman Kardeşler’in hayat serüveni, Siyasal İslamcılığın ne olduğunu, neye hizmet ettiğini ve en sonunda bugün artık kaçınılmaz olan sona nasıl geldiğini gösteren son derece öğretici bir örnektir.

“Kullanılmaya elverişli araç”ın ömrü

Bütün “kullanılmaya elverişli araçlar”, ancak “kullanıldıkları” müddetçe var olurlar. Baba Barzani İran ile Irak arasındaki anlaşmazlıkta İran tarafının kullandığı bir araçtı. Irak İran ile Cezayir anlaşmasıyla aralarındaki sınır anlaşmazlığını bazı toprak tavizleriyle çözünce, Barzani “kullanışlı bir araç” olmaktan çıktı ve ortada bırakıldı. Sonuç, birkaç hafta içinde Irak’ın kuzeyindeki varlığının son bulması oldu.

Türk Hizbullah’ı, 1990’lı yılların başında PKK’ya karşı mücadelede kullanılan bir “araç”tı. Ama Türkiye 28 Şubat sürecinde PKK’ya karşı mücadelede eskinin yanlışlarını bırakıp (Bölge ülkeleriyle birlikte mücadele etme ve teröre karşı mücadelede halkı kazanma) doğru bir yaklaşımla sonuç almaya başlaması “bir araç olarak Hizbullah”a duyulan ihtiyacı ortadan kaldırdı. Sonuç, silahlı bir örgüt olarak Hizbullah’ın çok kısa süre içinde tasfiyesi oldu.

Oğul Barzani de babasının yolundan giderek, ABD’nin 2. İsrail projesinin Kuzey Irak ayağına talip oldu. Eylül 2017’de bağımsızlık referandumu ile sonuç alabileceği hesabını yaptı. ABD ve İsrail’e güveniyordu. Ama bölge ülkeleri, Türkiye, İran, Irak ve Suriye 2. İsrail girişimine karşı ortak tavır alınca, Barzani’nin kukla devleti ABD açısından “kullanışlı araç” olmaktan çıktı ve ortada bırakıldı. Sonuç Barzani, ABD işgali ile elde ettiği mevzilerin önemli bir kısmından vazgeçerek geri çekilmek zorunda kaldı.

Müslüman Kardeşler

Müslüman Kardeşler ise, verdiğimiz örneklerle kıyaslanmayacak kadar önemli ve büyük ölçekte bir örnektir. Dolaysıyla sonuçları da o ölçüde, bütün Müslüman Dünyası çapında, hatta dünya çapında olacaktır.

Müslüman Kardeşler, kurulduğu 1928 yılından itibaren emperyalist devletlerle işbirliği halinde olmuştur. Başlangıçta, Mısır’daki Milli Demokratik harekete karşı İngiltere tarafından desteklenmiş, bu ilişkiyi daha sonraki yıllarda ABD devralmıştır. Müslüman Kardeşler’in 1948 – 1953 yılları arasında İngiltere’ye karşı Hür Subaylar Hareketi ile birlikte hareket etmesi kimseyi yanıltmamalıdır. İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra İngiltere’nin Mısır’dan çıkacağı belliydi. Müslüman Kardeşler’in bu yıllardaki politikası, İngiltere’nin olmayacağı bir Mısır’da kendine bir yer bulma arayışı idi. Ama bu dönemde de Müslüman Kardeşler emperyalizmle bağlarını koparmamış, ABD ile doğrudan temasa geçmiş, Suudi Arabistan ve Münih’teki Dünya Müslümanlar Merkezi üzerinden ABD ile doğrudan ilişkilerini sürdürmüştür.

Sonraki 60 yılı biliyoruz. Müslüman Kardeşler hemen her konuda ABD ile birlikte hareket ettiler. Milli devletler karşısında emperyalizmin yanında konumlandılar. Afganistan, ABD ile Müslüman Kardeşler arasındaki işbirliğinin en büyük uygulama sahası olmuş ve 1990’lı ve 2000’li yıllarda Müslüman ülkelerin önemli bir kısmında şiddet yoluna başvuran örgütlerin hemen hepsi Müslüman Kardeşlerin türevleri olmuştur. Böylece milli devletlere karşı mücadele, terör faaliyetleri ile bu devletlerin zaafa uğratılması halini almıştır. Arap baharı ise ABD’nin Müslüman Kardeşler’i kullanarak İslam Dünyasında genel bir hakimiyet kurmak için giriştiği son hamle olmuştur.

ABD, İhvan kartını neden bırakıyor?

Şimdi durum değişmiştir. Müslüman Kardeşler ABD açısından artık “kullanışlı araç” olmaktan çıkmıştır. Beyaz Saray’ın son olarak açıklanan kararının ardında bu gerçek yatmaktadır. ABD yönetiminin Müslüman Kardeşler’i terör listesine almaya hazırlanmasının ardında şu olgular bulunmaktadır:

1.Müslüman Kardeşler Mısır’da iktidarı kaybetti. Sisi yönetimi Müslüman Kardeşler’i terör örgütü olarak ilan etti, yasakladı ve çok sayıda yönetici ve üyesini hapse attı. Yargıladı ve ağır cezalara çarptırdı. Mısır, İhvan’a karşı mücadelesinde kararlı görünüyor. Bu durumda ABD, Mısır ile Müslüman Kardeşler arasında bir tercih yapmak durumunda kaldı. Mısır, Arap Dünyasının en önemli ülkesidir. Mısır’ı kaybeden Arap Dünyasını kaybeder. İşte bu durumda ABD, Mısır’ı tercih etmektedir.

2.Doğu Akdeniz’de şimdi yeni bir saflaşma yaşanıyor. Bölgede çok zengin doğalgaz kaynaklarının olduğu anlaşıldıktan sonra ABD ve İsrail bölgeye yakın ilgi gösterdiler ve Türkiye ile sorunları olan Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimini de yanlarına alarak Türkiye karşıtı bir cephe oluşturdular. Bu arada Türkiye, Mısır konusunda vahim bir hata yaptı. Sisi yönetimine karşı Müslüman Kardeşlere verdiği destekle Mısır’ın tepkisine yol açtı ve bu ülkenin Doğu Akdeniz’de ABD – İsrail cephesine kaymasına sebep oldu. ABD bu durumda, zaten elinden kaymakta olan Türkiye yüzünden Mısır’ı kaybetmek istememekte, bundan dolayı da Müslüman Kardeşler konusunda açıklamaya hazırlandığı kararı ile Mısır’ı cephe içinde tutmaya kararlı olduğunu göstermektedir.

3.İslam ülkelerinde son 10 yıl içinde yaşanan gelişmeler, Müslüman kardeşlerin ABD açısından artık kullanışlı bir araç olmaktan çıktığını göstermektedir. İhvan (MK), iktidar olduğu hiçbir ülkede kalıcı olmamış, 21. yüzyıl koşullarında hiçbir ülkeyi yönetme kabiliyetine sahip olmadığını göstermiştir. Mısır ve Tunus son örneklerdir. Öte yandan Libya, Somali ve Afganistan gibi daha geri toplumsal ilişkileri hala sürdüğü ülkelerde ise İhvan zihniyeti, var olan milli devleti dağıtmış, yerine Ortaçağ’ın kabile, etnik topluluk ve mezhep ve tarikat parçalanmışlığına yol açmıştır. 

4.İslam dünyasında milli devletler ile emperyalizm ve Ortaçağ güçleri arasındaki mücadeleyi artık milli devletlerin kazandığını söyleyebiliriz. İslam Dünyasında laik milli devletler eğilimi şimdi güç kazanmaktadır. Suriye Savaşı bu anlamda bir dönem noktası olmuştur. Bu bakımdan da Müslüman Kardeşler’in devri geride kalmıştır. 

İşte ABD bütün bu gelişmeleri göz önüne alarak yeni duruma göre yani pozisyonlar almaktadır. Ve bu yeni durumda Müslüman Kardeşler benzeri Siyasal İslamcı yapılanmalara yer yoktur.