Milli Devlet yıkılırsa ne olur?

2011 yılında ABD ve müttefiklerinin desteklediği dinci terör örgütleri, emperyalist propaganda mekanizmasının yalan bombardımanı ve bu devletlerin savaş uçaklarının da yoğun hava saldırısı eşliğinde Libya’nın meşru hükümetini devirdiler. Terör örgütlerinin ayaklanması, “Arap Baharı” olarak lanse edildi bütün dünyaya. Sonuçta Libya Ordusu dağıldı. Devlet mekanizması çökertildi. Ülkenin ekonomik kaynakları yağmalandı. Sağlık ve eğitim sistemi çöktü. Milli devletin, bir millet için ne kadar önemli olduğu Libya örneğinde bütün çarpıcılığı ile ortaya çıktı.

Sonuç olarak Kaddafi döneminde bütünlük halinde olan Libya, bugün genel olarak bakıldığında birbirlerinin otoritesini tanımayan altı ana bölgeye bölünmüş durumda:

  1. Libya Ulusal Ordusu’nun kontrolünde Tobruk merkezli, Bingazi’yi ve ülkenin doğusunu kapsayan Temsilciler Meclisi.

  2. Trablus merkezli ve BM’nin tanıdığı Ulusal Birlik Hükümeti.

  3. Sirte bölgesinde ve herhangi bir kalıcı merkezi olmayan IŞİD.

  4. Mücahitler Şura Konseyi’nin kontrolündeki Sirte merkezi.

  5. Trablus’un güneyinde ve batısında silahlı grupların kontrolündeki bölgeler.

  6. Tuareglerin kontrolünde olan ülkenin güneybatısı.

Bu “ana bölgelerin” her biri de yek pare değil… Her kabile, her silahlı grup, her dini örgütlenme kendisine ait bir hakimiyet alanına sahip. Çeşitli kaynaklar değişik rakamlar veriyor ama toplam olarak yüzden fazla küçük hakimiyet alanının ortaya çıktığı söylenebilir. (20 Ekim 2017, Sputnik)

Bir başka kaynak ise 2015 yılında ülkedeki durumu şöyle anlatıyor: ‘ülkede tam bir kaos ve kargaşa hakim durumda. Kimse, düşmanının kim olduğunu bilmiyor. Ülke içinde hakimiyet kavgası veren 1500 grup var. “Suç oranı hızla artıyor. İş yok, güvensizlik her yere sinmiş durumda. Yiyecek ve elektrik sıkıntısı var. Kavga var, korku var. (Karim Marzeen, Refik Hariri Ortadoğu Araştırmalar Merkezi)

‘Birleşmiş Milletler 435 bin kişinin evini terk ettiğini açıklıyor. Nüfusun nerdeyse yüzde 10’u. Gerçek rakam ise bunun çok daha üzerinde. 2.5 milyon insan (Nüfusun üçte birinden fazla) çatışmalardan etkilendi. 2.5 milyon sağlık hizmetine, 400 bini yiyeceğe muhtaç durumda.’ (Pbs.org’tan çeviren Melahat Kemal, Timeturk, 5 Ekim 2015)

Bütün bunlar ABD-Fransa ile müttefiklerinin doğrudan müdahalesi sonucu ortaya çıktı. Kaddafi’yi devirip, ülkenin artık bundan böyle şeriat yasalarıyla idare edeceğini ilan eden Siyasal İslamcılar, beş – altı yıl içinde bu manzaranın gerçekleşmesinde emperyalistlerin suç ortakları oldular.

Nereden nereye

Çeşitli açılardan Libya’nın 2010 ve 2017 yıllarındaki durumu karşılaştırılmalı olarak şöyledir:    

 

2010

2017

Nüfus

6.1 Milyon

6.3 Milyon

Nüfus Artışı

% 6.5

% 1

GSYİH

73 Milyar Dolar

33 Milyar Dolar

GSYİH (Kişi başına)

12120 Dolar

5193

Uluslararası Rezervler

106 Milyar Dolar

70 Milyar Dolar

Petrol Üretimi (Günlük Milyon Varil)

1.6

0.4

                                                                                                (Sputnik, 20.10.2017)

6 yıl içinde Gayri Safi Yurt İçi Hasıla yüzde 50’den fazla düşmüş, kişi başına düşen gelir açısından dünyanın en ileri ülkeleri arasında olan Libya, yoksul ülkeler seviyesine inmiş, uluslararası rezervleri yağmalanmış ve günlük petrol üretimi dörtte bire düşmüş…

Libya’da milli devletin yıkılmasının sonuçlarını hiçbir şey bu veriler kadar net olarak ortaya koyamaz.

Bu tablo bir yanıyla, demokrasi ve insan hakları yalanları ile emperyalistlerin dünyanın dört bir tarafına gerçekte neyi götürdüklerini gösteriyor. Ama bu tablo aynı zamanda Siyasal İslam’ın da karnesidir. Son otuz yıl içinde benzer tablonun ortaya çıktığı Müslüman ülkelerin hepsinde emperyalistler tarafından kullanılan el İslamcılara aittir. Onun için yedi yıl içinde Libya’nın neler yaşadığını ortaya koyan bu tabloyu, Dincilerin bütün iddialarının aksine, etkin oldukları her yerde ülkelerine ve halklarına neler yaşattığının resmi olarak da ele alabiliriz.

Kadınların durumu

Milli devletin yıkılması, aynı zamanda o ülkenin yurttaşlarının en temel haklardan yoksun olması anlamına gelir. Libya’da kadınların durumu da buna çarpıcı bir başka örnektir. Siyasal İslamcıların güç kazandıkları her yerde kadınlar haklarını kaybettiler. Kadınların, bu ülkelerde emperyalizme karşı mücadele ile birlikte kazanmış oldukları bütün hakları gasp edildi. Farklı bir inançtan olan kadınlar ise köle ve cariye oldular. Yüzlerce, binlerce yıl öncesinin “kadın ve aile hukuku” yeniden canlandırıldı.

Libya bu açıdan da öğretici bir örnektir. Kaddafi döneminde kadınlar, çalışma hayatında fırsat eşitliğine sahiptiler. Ayrımcılık yoktu. Yasalar, kadınlara her türlü ekonomik ve sosyal faaliyet ve mesleki eğitim fırsatı sunuyordu.

‘Boşanan kadının evinden çıkarılması yasaktı. İlk eşin rızası yoksa ikinci evlilik kesinlikle mümkün değildi. 2011 öncesindeki son on yılda Kaddafi, kadınlar lehine birçok müdahalede bulundu ve ilk eş lehine mevzuat değişikliği yaptı.’ (Libya Çalışma Bakanlığı Raporu, 2007)

NATO’nun 2011 yılındaki kanlı müdahalesi sonucunda iktidara gelen geçici Konsey’in ilk icraatı bilindiği üzere şeriat ilan etmek oldu. Buna göre çok eşli evlilik hemen serbest bırakıldı. Kadınlar çalışma yaşamından uzaklaştırıldı. Kız çocuklarının okulda başlarının zorla örtülmesine yönelik fetvalar çıkarıldı. Bütün bunlar olup biterken Libya’da, sözde kadına yönelik her türlü ayrımcılığı izlemekle görevli BM’ye bağlı Komisyon’un çıtı çıkmadı.

Libya’daki durum istisna değildir. Arkada kalan yıllarda gazeteler ve televizyonlar, Irak, Suriye, Somali, Libya, Nijerya, Somali gibi ülkelerde, Dincilerin kadını nasıl bütün haklarından mahrum ettiğini ve hatta köle ve cariye pazarlarının yeniden nasıl kurulduğunu anlatan haberlerle doldu.

Son 8 yılın Libya’sının bütün dünyanın gözünün önüne serdiği gerçek şudur: Gelişmekte olan ülkelerde Milli Devlet’in varlığı her şeydir. Onun için Emperyalizm, bütün dünyayı hegemonyası altına alma yolunda en önemli engel olarak Milli Devleti gördü ve milli devlete saldırdı.

Ve son yılların gelişmesi şimdi milli devletin önemini yeniden bütün milletlere hatırlatıyor. Son 40 yılın neo-liberal emperyalist yeni sömürgeci saldırısı, Asya’dan Latin Amerika’ya kadar dünyanın her tarafında mili devletlerin direnmesi ile durduruldu.

Onun için özellikle gelişmekte olan ülkeler ve genel olarak bütün insanlık, şimdi dünya çapında emperyalizme karşı yeniden ayağa kalkarken doğal olarak Milli Devlet mevzisine giriyor, savaşını orada veriyor.